İbrahim Bin Edhem
"Damda deve aranır mı?"-Ey gafil, sen Allahü teâlâyı altın tahtta arıyorsun. Damda deve aramak bundan daha mı acaip?
Bu sözler üzerine kalbi Allah aşkıyla yanmaya başladı ve sarayı terk edip kendini zühd ve takvaya verdi...
İbrahim Edhem hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu. "Nereye böyle ey ihtiyar?" diye seslendi. İbrahim Edhem:
-Hacca gidiyorum.
-Yanına ne bir binek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle?
-Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkınlıkla sordu:
-Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi.
İbrahim Edhem hazretleri şöyle cevap verdi:
-Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet gelse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin isteğinden vazgeçerim. Bunlardan daha iyi bir emniyet olur mu ey yolcu?
Adam, karşısındakinin bir Allah adamı olduğunu anladı ve;
-Meğer, asıl yaya olan sen değil benmişim, deyip dua isteyip yoluna devam etti...
"Salihler zümresine kat!"
Bir gün yatsı namazını kılıp uzun uzun dua etti ve;
"Yâ Rabbi! Bana Müslüman olarak ölmeyi nasib et! Salihler zümresine kat!" diye dua etti. Bu sırada karşısında bembeyaz elbiseli bir genç belirdi.
-Sen kimsin? diye sordu.
-Ben Melek-ül-mevt'im. Ölüm vakti gelenlerin ruhlarını kabzederim, dedi. İbrahim bin Edhem hazretleri:
"Allahü teâlâ iyi kullarının ruhunu alması için Azrail aleyhisselamı güzel suretli bir genç şeklinde gönderir. Yâ Rabbi sana şükürler olsun" dedi ve ruhunu teslim etti.