buhârâ'yı Da Harâb Ettin!
HEDİYE EDİLEN HIRKASeyfeddin Hoşkan, Şâh-ı Nakşibend'in yoluna girince, bir gün Seyfeddin Hoşkan'ın evinde toplandılar. Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin yüksekliği, kemâli üzerinde konuştular. Seyfeddin Hoşkan, arkadaşlarına, kendilerinin de Şâh-ı Nakşibend'in yoluna girmeleri ve büyük saâdete ermeleri için ısrârda bulundu. Seyfeddin Bâlâhâne de şöyle anlattı:
"Bir gün Şâh-ı Nakşibend hazretlerine rastladım. Üzerlerinde yeni bir hırka vardı. Gönlüm o güzel hırkaya meyletti. Kalbimden o hırkayı bana verse diye geçirdim. İçimden geçeni keşfedip, o hırkayı bana verdi. O zâtın evliyâlık yolunda kemâl derecede olduğuna ben de şâhidim. Lütfedip bana vâsıta olun beni Şâh-ı Nakşibend'in sohbetine eriştirin" dedi. Bunun üzerine, berâberce Şâh-ı Nakşibend'in huzûruna gittiler. Kabûl edilmesi için yalvardılar. Şâh-ı Nakşibend, bu yalvarmaları üzerine onu kabûl etti. Fakat bir müddet sonra, Seyfeddin Bâlâhâne, Şâh-ı Nakşibend ve birkaç talebesi ile berâber Buhârâ sokaklarından gidiyordu. Birden karşılarına yüksek tanınan, fakat Şâh-ı Nakşibend'in üstünlüğünü inkâr eden biri çıktı. Şâh-ı Nakşibend hazretleri, yükseklikleri ve yaratılışları icâbı o kimseyi gâyet nâzik ve güleryüzle karşıladı. İltifât etti. Hattâ birkaç adım da yanında yürüyerek uğurladı. Fakat Seyfeddin Bâlâhâne, Şâh-ı Nakşibend geri döndüğü hâlde, birkaç adım uğurlama ile kalmayıp, o bid'at sâhibi kimseyi tâkib etti. Şâh-ı Nakşibend, bu edebe uymayan işten dolayı çok müteessir oldu. Seyfeddin Bâlâhâne geri dönünce ona şöyle buyurdu:
"KENDİNİ RÜZGÂRA VERDİN!"
"O kimseyi uğurlamakta mübâlağa gösterdin. Bu hatâ yüzünden kendini rüzgâra verdin. Belki Buhârâ'yı da harâb ettin!"
Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin bu üzüntüsünden, Seyfeddin Bâlâhâne o gün öldü. Özbekistan taraflarından gelen bâzı kimseler de Buhârâ ve çevresini yağmalayıp, her tarafı harâb ettiler. Birçok mâsum insanı da öldürdüler...