Şehit Denizci İlyas Reis
Kılıç şakırtıları arasında!..Müthiş top seslerini, Amiral Gemisinin çatırtıları takip etti. Amiral Gemisine bordaladılar. İlyas Reis en önde elinde palası ile düşman gemisine atladı. Arkasından leventleri yetişti. Pala ile kılıç şakırtıları, çığlıklarla silah patlamaları birbirine karıştı. Bir anda düşman gemileri karınca gibi etraflarına üşüşmüşlerdi. Leventler yılmadan pala sallıyor, kol, bacak, kelle uçuruyorlardı.
İlyas Reis çevresine bakındı. Arkadaşları Kelime-i şehadet getirerek teker teker şehid oluyorlardı. Düşman, İlyas Reis'in üzerine akbabalar gibi üşüşmüş, kılıçlar ve mızraklarla saldırıyordu. O anda iki küreği arasına soğuk bir demirin gömüldüğünü hisseden İlyas Reis, aniden döndü ve palasını; kendisini arkadan vuran adamın miğferli başına olanca gücü ile indirdi. Şövalyenin kafasını ikiye bölerken, kılıç darbeleri arasında gözleri karardı ve yere çöktü. Kıpırdayan dudaklarından Kelime-i şehadet döküldü ve bütün gücünü toparlayarak son defa bağırdı:
-Hızııır! Yetiş, öcümü al şu kalleşlerden!
Kardeşi Hızır'ı esir aldılar!..
Yanmakta olan geminin kamarasında şövalyelerle savaşan bir genç, kendisini çağıran sese cevap verdi:
-Yettim ağam!..
İlyas Reis'in yanına kadar dövüşe dövüşe gelen Hızır Reis, ağabeyinin durumunu görünce beyninden vurulmuşa döndü. Bir anlık duraklaması ise, kafasına yediği bir darbe ile son buldu. Kendisini toparlamaya çalıştığı anda ise, yüzlerce kılıç ve kargının üzerine doğru çevrilmiş olduğunu gördü. Hemen atılıp bağladılar ve zincire vurarak esir aldılar. Ancak onu esir eden Rodos Şövalyeleri bilmiyorlardı ki; bu yiğit, ellerinden ileride kurtulacak ve Barbaros Hayreddin Paşa adıyla Akdeniz'i kendilerine dar edecekti...