"şeyhül-meşayıh" İbn-i Hafîf
"Sen benim dostum değilsin!"-Bundan sonra sen benim dostum değilsin! Dost olsaydın bunu yapmazdın! diyerek, yanından uzaklaştırdı. Bu vazifeyi başka bir talebesine verdi...Bir gün iki kişi, İbn-i Hafif'i ziyaret için, dergâhına gelmişlerdi. Orada bulamayınca, nerede olduğunu sordular. Sultanın sarayına gittiğini öğrendiler. "Böyle bir evliyanın, sultanın sarayında ne işi var?" diye düşündüler ve dergâhtan ayrıldılar. Çarşıya çıkıp, yırtık elbiselerini diktirmek için bir terziye uğradılar. O arada terzinin makası kayboldu. Terzi, "Siz çaldınız" diye onları suçladı. Daha sonra da onları zabıtaya teslim etti. Zanlıları, hükümdarın sarayına götürdüler. Sultan duruma muttali olunca, onların cezalandırılmaları için emir verdi. Fakat o sırada sarayda bulunan İbn-i Hafif hazretleri;
- Bunlar, bu işi yapmamışlardır, diyerek onlara kefil oldu ve cezadan kurtardı.
Daha sonra, o iki kimseye dönerek;
- İşte benim saraya gelmem, bu gibi işler içindir. Ya bir zulme engel olmak veya bir Müslüman'a faydamız dokunmak için, zaman zaman, burada oluruz, dedi.
O kimseler, su-i zanlarından tövbe ettiler ve o mübareğin talebeleri arasına katıldılar...
"Boynuma zincir vur!"
İbn-i Hafif hazretleri, vefatı anında hizmetçisine;
-Ben âsi bir kul idim. Boynuma zincir vur, ayağımı da bağla. Böylece yüzümü kıbleye çevir. Belki Allahü teâlâ affeder, dedi.
Biraz sonra da ruhunu teslim etti. Hizmetçisi bu vasiyeti yerine getirmek isteyince "Ey gafil adam! Bizim aziz kıldığımız bir zatı sen zelil mi kılmak istiyorsun? Sakın böyle bir şey yapma!" diye bir nidâ işitildi...