kalburcu Şeyhi Ahmed Dede
"Dünyada eğer, dert ve musibetler olmasaydı, dünyanın hiç kıymeti olmazdı. Dünyanın zulmetini, sıkıntısını, hâdiseler, acı olaylar gidermektedir. Dünya dertleri, ruha elem verir. Bu elemi, inkisârı, ibâdet olur, derecesi yükselir. Dertlerin, elemlerin acılıkları, bir hastalığı iyi edecek, faydalı ilâcın acılığı gibidir. Bu fakir, anlıyorum ki, bozuk niyet ile, gösteriş için, menfaat için yapılan, bazı ziyâfetlerde, yemeğe kusur bulmak veya başka sûretle, yapılan eziyyet ile, ziyâfet verenin kalbinin kırılması, yemekteki zulmeti, niyetin bozukluğu ile hâsıl olan günahı gidermekte, kabûl olmasına sebep olmaktadır. Eğer misafirlerin şikâyeti, hakâreti olmasaydı ve ziyâfet sahibinin kalbi kırılmasaydı, yemek karanlık ve günah olacak, kabûl edilmeyecekti. Kalbin kırılması, kabûle sebep oldu. O hâlde, hep cisim ve cesedimizin rahatını ve tadını düşünen ve hep bunun peşinde koşan bizler, çok zor durumda bulunuyoruz! Vezzâriyât sûresinde, ellialtıncı âyet-i kerimede meâlen, (İnsanları ve cinni, yalnız ibâdet etmeleri için yarattım) buyuruldu. İbâdet de, kalbin ve ruhun kırıklığı, kendini aşağı bilmesidir..."Ahmed Dede vefat etmeden kısa bir zaman önce buyurdu ki:
SÂLİH KİMSELERİN KABRİ
Sâlih insan kabre konur. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi amelleri etrâfını sarar. Azab melekleri geldiğinde karşılarına namaz çıkar. Onlara; "Bu şahıs, ayakları ile Allahü teâlânın huzûrunda durdu, namaz kıldı. Buna azab edemezsiniz" der. Sonra baş tarafından gelirler, bu defâ oruç karşılarına çıkar; "Bu baş, Allah için oruç tuttu, burada azâb edemezsiniz" der. Vücudun diğer kısımlarına gittiklerinde, hac ve cihâd gibi ibâdetler karşılarına çıkarlar. Ellerine geldiklerinde eller; "Allahü teâlânın rızâsı için bu eller sadaka vermiştir. Onun için azâb edemezsiniz" derler. Bütün bu durum karşısında azâb melekleri; "Mâdemki dünyâda sâlih ve temiz bir kişi olarak yaşadın, güzel bir şekilde öldün, burada müsterih ol, rahat yat" derler. Sonra rahmet melekleri gelir. Cennet'ten ışık, yatak ve giyecek getirirler. Kabrini gözün görebildiği kadar genişletirler. Kabrini aydınlatırlar. Kıyâmete kadar kabri aydınlık kalır...