Kanuni’nin Vefati Ve Celalzade

Kanuni’nin Vefati Ve Celalzade
Mustafa Çelebi, ordu ile berâber İstanbul'a döndü ve Sultan İkinci Selim Han zamânında da kısa bir müddet, yâni on üç ay kadar nişancılıkta bulundu. 1567 (H. 975) senesi Rebiulâhir ayında, yaklaşık 75 ilâ 80 yaşları arasında vefât etti. Eyyûb Sultan Nişancası'nda yaptırdığı câminin bahçesine ve kendisinden evvel vefât eden kardeşi Sâlih Çelebi'nin yakınına defnedildi. Vefâtı hakkında, Deli Kâdı'nın söylediği manzum târih, mezar taşına hâkkedilmiş, yazılmış olup, aynen şöyledir:Celâl oğlu nişâni ki cihânın, Fenâsın gördü azmetti bekâya.Teni hâki olup aslına râci, Karıştı rûh-ı pâki asfiyâya.Yeri Cennet ola diyu melekler, Feleklerden el açtılar duâya.İşitip rûh-ı kudsi dedi târih: İlâhi rahmet eyle Mustafa'ya!Celâlzâde Mustafa Çelebi, câmiden başka, yine o civarda bir hamam ve Halvetiye tarikatı için bir tekke yaptırdı.Celâlzâde, uzun süren Reis-ül-küttâblık ve nişancılığı zamânında çok adam yetiştirdi. Bunlar, gerek kendi zamânında ve gerekse sonradan devlet işlerinde mühim mevkilere geldiler. Kendisinin maiyyetinde bulunmuş olan Nevbaharzâde, Celâlzâde'nin nişancılığı zamânında onun divitdârı idi. Sonradan süratle yükselerek, defterdâr oldu. Defterdârlar, kânun üzere Divân-ı Hümâyûnda nişancının üst tarafında otururlardı. Bundan dolayı Nevbaharzâde'nin, nişancı Celâlzâde'den daha yüksekte oturması icâbediyordu. Fakat Nevbaharzâde'nin; "Senelerce karşısında el kavuşturup durduğum devletlünün üst tarafına oturmam, azl-i ihtiyar ederim." demesi üzerine, keyfiyet, Kânûni Sultan Süleymân Hana arzedildi. Pâdişâh, Nevbaharzâde'nin bu kadirşinâslığına memnûn olmuş ve bundan sonra nişancı ve defterdârdan hangisi kıdemli ise, o tekaddüm etsin (üst tarafta o bulunsun) diyerek, kânunu değiştirmiştir.Celâlzâde Mustafa Çelebi, fevkalâde cömert bir zât idi. Tezkire sâhipleri ve Atâi, eserlerinde onun hâlinden çeşitli örnekler kaydetmektedirler. Bundan başka, çok merhametli ve iyilik sever bir zât olduğunda da, zamânının âlimleri ve bütün halk ittifâk etmişlerdir. 1558 senesinde, Eyyûb Sultan'daki konağında kendisini ziyâret etmiş olan Mekke Emirinin elçisi Kutbüddin-i Mekki, Mustafa Çelebi hakkında; "Bu zât, huyunun güzelliği ve cömertliği ile o günkü insanların hepsinden üstün idi. Beni dâvet ile çok ihsânlarda bulundu. Ezcümle İstanbul'dan çıkacağım sırada bana; "Karadan mı, denizden mi gideceksiniz?" diye sordu. Ben de, denizden gideceğimi söyledim. "Niçin deniz tehlikesini tercih ediyorsunuz?" dedi. Ben de; "Elim dardır, onun için." diye karşılık verdim. Derhâl bana yüz altın liradan ziyâde para ile, gâyet latif çuhalar ve güzel elbiseler verdi. Bir gece onun konağında yattım. Pek ziyâde ikrâm gördüm. Cenâb-ı Allah da onu aziz etsin, ona ikrâmda bulunsun, onun şânını yükseltsin!" diyerek, fevkalâde cömertliğini dile getirmektedir. Celâlzâde'yi tanıyan ve meclislerine devâm eden ve çeşitli hediyelerine kavuşan Latifi, Tezkire sâhibi Âşık Çelebi ve Kınalızâde Hasan Çelebi gibi zâtlar da, onun ilmi kudretini uzun uzun medhettikten sonra, cömertlikte de zamânının en üstünü olduğunu, güzel ahlâk ile şöhret bulduğunu, ihsân ve ikrâmlarının bolluğunu, zayıfların ve fakirlerin hâmisi olduğunu yazmaktadırlar.

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek

Nefis, Çok Övülmesi Yüzünden Firavunlaştı

Vehbi Tülek