koca Karınlı Müşrik Ubeyde Bin Saîd
"Nereye gidelim yâ Resûlallah"Îmân edenler çoğaldıkça, müşrikler, korkularından Müslümanlara akla hayâle gelmedik işkenceler yapıyorlardı. Peygamber efendimiz, bu dayanılmayacak işkenceleri görünce buyurdu ki:
-Siz bâri yeryüzüne dağılın! Allahü teâlâ sizi yine toplar.
Eshâb-ı kirâm sordular:
- Yâ Resûlallah nereye gidelim?
- Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş ülkesinde kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur. Allahü teâlâ sizi belki orada ferahlığa kavuşturur.
Bunun üzerine, içlerinde Zübeyr bin Avvâm hazretlerinin de bulunduğu 15 kişilik bir kâfile Habeşistan'a hicret etti. Habeş Hükümdarı Necaşi kendilerini çok iyi karşıladı. Orada rahat bir şekilde yaşadılar. Necâşi de Müslüman oldu...
Peygamber efendimiz Medine'ye hicret ettiği zaman, Zübeyr bin Avvâm hazretlerini, Ensâr'dan Ka'b bin Mâlik ile kardeş yaptı. Bedir Muharebesinde Zübeyr bin Avvâm'ı, sağ kanada kumandan tayin etti ve buyurdular ki:
-Meleklerin alâmetleri ve nişanları vardır. Siz de kendinize birer alâmet ve nişan yapınız!
Bunun üzerine Zübeyr bin Avvâm hazretleri, başına sarı bir sarık sardı. Her iki taraf, bütün güçleriyle saldırıya geçti. Kendisi anlatır:
Tepeden tırnağa zırhlıydı!..
"Bedir günü, ben, müşriklerden Ubeyde bin Sa'id'le karşılaştım. O, tepeden tırnağa zırha bürünmüş, gözlerinden başka bir yeri görünmüyor ve at üzerinde bulunuyordu. Çocukluğundan beri koca karınlı olduğu için, kendisine, "Ebû Zâti'l-Kirş" yani (Karın Babası) denirdi. O;
-Ben Ebû Zâti'l-Kirş'im! Ben Ebû Zâti'l-Kirş'im! diye böbürlenerek meydan okuyordu.
Bunlar onun son sözleri oldu. Çünkü, elimdeki mızrağımı hemen onun gözüne sapladım. Ubeyde yıkılıp öldü. Ayağımı yanağına bastım, olanca kuvvetimle mızrağımı çekip çıkardım. Fakat mızrağımın iki tarafı eğilmişti..."