mecâzî Aşktan ilâhî Aşka...
Mecnun'u çölde bulur!..Mecnun'un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla'yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leyla'yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun'u çölde bulur. Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve "mecâzi aşk"tan "ilâhi aşk"a yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ'yı tanımaz. Babası Mecnûn'u iyileşmesi için Kâbe'ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da artırması için Allahü tealaya duâ eder:
"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni/Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni!"
Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leylâ da ıstırap içindedir. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ'yı İbn-i Selâm isimli zengin ve itibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir cinninin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm'ı kendisinden uzak tutmayı başarır.
Mecnûn, çölde, Leylâ'nın evlendiğini arkadaşı Zeyd'den işitince çok üzülür. Leylâ'ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn'a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder. Bir müddet sonra İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Birçok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn'u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhi aşk yüzünden Leylâ'nın maddi varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn'u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz. Leylâ da kahrından hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür.
Leylâ'nın mezarına gelir...
Mecnûn, Leylâ'nın ölüm haberini öğrenir. Onun mezarına gelir ve;
"Ya Rab, manâ cism ü cân gerekmez/Cânânsuz bu cihân gerekmez!"
Der, kabrin yanında son nefesini verir. Bir müddet sonra Mecnûn'un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. "Bunlar kimdir?" diye sorunca, derler ki:
"Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ'dır. Aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular."