o Peygamberin Dedesi Sensin!..
"GÖNLÜNÜ HOŞ TUT!.."Abdülmuttalib bu sözleri işitince şükür secdesine kapandı. Hükümdar;
"Başını kaldır ey Abdülmuttalib! Aslın gibi neslin de yüce âleme yol göstericidir. İşin tamâm ve maksadın hâsıl oldu. Sonra söylediğimin kim olduğunu anladın mı?" dedi. Abdülmuttalib şöyle dedi:
"Evet anladım. Oğlum Abdullah'ı Veheb'in kızı Âmine ile evlendirmiştim. Bir oğlu dünyâya geldi. İsmini Muhammed koydular. Babası ve annesi vefât etti. Onu ben ve amcası himâye ediyoruz."
Seyf ibni Zilyezn, Abdülmuttalib'e dedi ki:
"Sana söylediklerim doğrudur. Gönlünü hoş tut. Onun hâlini gizle. Onu Yahûdilerden koru. Onun düşmânıdırlar. Hak Sübhânehü ve teâlâ Onu, onlara karşı muzaffer kılacaktır. Onlar Ona zarar veremeyeceklerdir. Bu sözleri seninle buraya gelen yol arkadaşlarına söyleme. Onların hilesinden emin değilim. Allahü teâlâ korusun, Onu öldürmek kasdıyla bir tuzak kurarlar. Elbette bunlar veyâ bunların oğulları Ona düşmânlık edecekler, belki savaşacaklardır. Fakat Hak Sübhânehü ve teâlâ senin torununu onların hepsine karşı gâlib edecektir..."
Seyf ibni Zilyezn, sesi titreyerek sözlerine şöyle devam etti:
"EMANETİ SANA BIRAKIYORUM"
"Eğer ömrümün yeteceğini bilseydim, bütün ordularımı Medine'ye toplardım. Orayı kendime şehir seçerdim. Ona yardım etmekle şereflenirdim. Çünkü, kitâblarımızda Onun Medine'ye yerleşeceği, yani yerinin Medine olduğu bildirilmiştir. İşleri orada yapacak, yardımcıları oradan olacak. Defnedileceği yer orası olacaktır. Şimdi Ona bir zarar gelmesinden korkmasaydım, bütün Arabistan halkını Ona tâbi olmaya ve imân etmeye çağırırdım. Bu emâneti sana bırakıyorum. Bu husûsta bir kusûr etmeyesin..."
Sonra hükümdar misâfirlerinin her birine misli görülmemiş hediyeler verdi ve "Gelecek sene tekrâr geliniz" dedi. Fakat hükümdar Seyf ibni Zilyezn o sene vefât etti...