onun Başını Bana Verin!
"YAZIKLAR OLSUN SANA!""Yazıklar olsun sana! Cehennemlik işler yapıyor, cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve kendinin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar... Yaratan şu ömrü sana emanet olarak verdi, O'nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğinin, heveslerinin peşinde ömrünü tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları Yaradanın rızasına uygun yolda kullan..."
Bu mübarek zatın vefatından senelerce sonra, bir gün günahkâr adamın biri, sarhoş bir vaziyette Dergahının yanından geçerken, içeriden gelen seslere kulak kabartır. Sonra burada ne oluyor diye dayanamayıp dergahın penceresinden kafasını içeriye uzatır. Bakar ki dervişler ilimle meşguller. Bir müddet sevgiyle onları seyrettikten sonra yoluna devam eder...
"BEDENİ DE SİZİN OLSUN!"
Fakat yolda ecel gelip ruhunu teslim eder. Adamı defnederler. Azap melekleri gelip adamı alırlar. Tam cehenneme atacaklarken bir ses "Durun, onun başı benimdir" der. Melekler bakarlar ki, sesin sahibi Abdülkadir-i Geylani hazretleri. Mübarek buyurur ki: "Onun başı benim dergahımdan içeri girdi. Bizim dergahımıza giren, ateşte yanmaz. Başını bana verin gerisini ne yaparsanız yapın!.." Bunun üzerine melekler, "Başını alırsanız, bedeni de sizin olsun" derler. Adamcağız böylece, Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin dergâhındaki talebelere kısa bir müddet sevgiyle bakmasının mükafatını görür...