Hocası Seyyid Osman Fadli'nin vefâtından yirmi sekiz sene sonra, gördüğü bir rüyâ üzerine âilesiyle birlikte Şam'a gitti. Şam'da üç sene kadar kaldı. Sonra Allahü teâlânın izni, Resûlullah efendimizin işâreti üzerine İstanbul'a gitti. Üç sene kadar Üsküdar'da kaldı. Bu sırada otuza yakın eser yazdı.Kendisi şöyle anlatır: "Üsküdar'da iken bir gece Şeyh Üftâde ve Aziz Mahmûd Hüdâyi'nin rûh-u şerifleri gelip yanıma oturdu. Bursa tarafına gitmemi işâret ettiler. Sizi sağ tarafımıza alalım deyip, beni sağ taraflarına aldılar. Aziz Mahmûd Hüdâyi bana çok iltifât etti."İsmâil Hakkı Efendi, 1722 (H.1135) senesinde Bursa'ya gitti. İlk iş olarak bir dergâh yaptırdı ve ismini Câmi-i Muhammedi koydu. Dergâh; mescid, semâhâne, çilehâne ve misâfir odalarından meydana gelmiştir. Câminin kitâbesi bizzat İsmâil Hakkı Efendi tarafından yazıldı.Ömrünün son günlerini evine çekilerek, eser yazmakla geçirdi. Yetmiş altı yaşında iken, 1725 (H.1137) senesinde Hakk'ın rahmetine kavuştu. Kabri, yaptırdığı ve bugün İsmâilHakkı Tekkesi diye anılan Câmi-i Muhammedi'nin mihrâbının arkasındadır. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın yakınlarından Hacı Ali Paşa hem türbesini, hem de Câmi-i şerifi tâmir ettirmiştir. Kabrin üstü açıktır. Etrâfında ve üstünde demirden şebeke vardır.