-Çok haklısınız ekselansları. Osmanlı'nın en zayıf zamanıdır. Bu fırsatı kaçırmayıp onları savaşa mecbur edince, İstanbul'dan girer, bütün Anadolu'yu zaptederiz.-Ah...Ah...Bu sefer Osmanlı'nın işini bitireceğiz. Bu içime doğuyor. Girit'te Müslümanları katletmeğe başladık bile. Bir filo donanma ile üç tabur askeri de sözüm ona Girit'te asayişi temin için gönderdik. Laf aramızda Avrupalılar da pek ahmak. Biz Müslümanları yığınla temizlerken, "Osmanlılar Yunanlıları, Rumları katlediyor" diye yaygara koparmamıza hemen aldanıp inanıyorlar.-Satın aldığımız yeni torpidolar ve askeri malzemeler de bize teslim edilmek üzere dir ekselans. -Evet biliyorum. Şartlar pek müsait. Avrupa, sersemce barbar diye inandıkları Osman lılara kızıyor. Hepsi bizden yana. Osmanlı şu sırada zayıf. Biz ise çok kuvvetli ve hazırız. Ah! Bir hata yapı da bize saldırsalar da savaşıp onları yok etmek için inkar edilemeyecek bir sebep çıksa...-Olacak, olacak Ekselansları. Artık Osmanlının sonu geldi. Yeni Bizans'ı ihya edeceğiz.Meşhur tabirle "barut kokusu" artık duyulmaya başlamıştı. Bunun üzerine vükela meclisi Mâbeyne çağrıldı. Padişah tarafından, durumun müzakere ve bir neticeye bağanması için emredildi.Meclis ara vermeden 56 saat durumu konuştu. Herkes Yunanlılara harp açılmaması yolunda fikirler ileri sürdü. Bunu söyleyenler, durumumuzun iyi olmadığını izah ederek:-Harbe girmek hata olur, diye rey veriyorlardı ki, ilk bakışta haksız da görünmüyorlardı. Bu fikrin baş müdafii İzzet Paşa idi. Zaman zaman dışarı çıkarak Padişahın yanına gidi yor, müzakereler hakkından bilgi veriyordu. Harp aleyhinde Padişahı da kandırmaya çalışı yor ve muhtemelen bu uğurda bazı yanlış ve kötümser malumat da veriyordu. Fakat Rıza Paşa ve birkaç cesur devlet adamı, eğer Yunanistan'a karşı korkak bir tavır içine girilirse, bü tün Rumeli'nin parçalanacağını ve belki de İstanbul'un tehlikeye düşeceğini savundular ve Sultan II. Abdülhamid Han ile gizlice görüşerek bu fikirlerini ona bildirdiler. Zaten padişah da savaş taraftarıydı ve hemen hazırlıkların yapılmasını istiyordu. İşte tam bu sırada harekete geçen Yunan ordusu Alasonya'ya saldırdı. Hazırlıksız bu lunan Yanya'daki tümenimiz, Yunan birlikleri önünden ric'at etmek zorunda kaldı. Bunun üzerine İstanbul'daki I. Ordu, Umum Kumandanı Ethem Paşa kumadasında Yunanistan üze rine harekete geçti. Bir kaç gün içinde Yenişehir'i (Tesalya) ele geçirdi. Daha sonra Atina yolu üzerindeki Milona geçitlerine geldi ve burasını savunan Yunan ordusunu, 23Nisan 1897 günü büyük bir mağlubiyete uğrattı. Milona Meydan Savaşı ile, Avrupalıların, geçilemez de dikleri bu geçitleri aşan ordumuz, güneye çekilen Yunan ordusu ise, Atina ile Tesalya arasındaki Dömeke'de yeniden karşılaştı. Yunanlıların son müdafaa hatları olan Dömeke'de, 25 bin kişilik Yunan ordusu perişan edildi ve bir daha toparlanamadan darmadağın edildi. Bu muharebede Abdülezel Paşa şehid düştü. Ordumuz hızla ilerleyerek birkaç saat içinde Atina ya girdi. Bu sırada Vükela Meclisi toplantı halindeydi ve henüz zafer haberleri İstanbul'a ulaş mamıştı bütün vekiller, bu muharebeden galibiyetle çıkılacağından endişeliydiler ve hüzün içinde bekleşiyorlardı. Zafer haberini telgrafla öğrenen Rıza Paşa meclise giderek müjdeyi verince hepsi sevinçten ağlamya başladılar. Hatta Şurayı Devlet Reisi (Anayasa Mahkemesi Başkanı) Said Paşa, onun eteklerine sarıldı. Padişahın Özel Kalem Müdürü olan Faik Bey de zafer haberini Sultan Abdülhamid Han'a ulaştırınca:-Ömrüm oldukça khraman kumandan askerimizin bu gayret ve sadakatlerini ve mem leketine ve vatanına ettiği hizmetleri kemiklerim dahi unutmayacaktır...diye sevinç ve şük ranlarını bildirdi.Dömeke zaferi, Osmanlı Devletinin kazandığı en son savaş olması bakımından tarihi mizde önemli bir yer tutar.