Aşere-i Mübeşşereden Talha Bin Ubeydullah
KAN KAYBINDAN BAYILMIŞTI...Bu savaşta, Talha bin Ubeydullah'ın her yeri kılıç ve ok darbeleriyle delik deşik olmuş, vücûdunda altmış altı büyük yara açılmıştı. Küçükler ise vücûdunda sayılamayacak kadar çoktu. Bu haliyle dahi cihada devam ediyordu. Dirâr bin Hattab onun başına şiddetli iki kılıç darbesi indirmiş ve hazret-i Talha kan kaybı sebebiyle de bayılmıştı.
Bunu gören Peygamber efendimiz yanına gelen hazret-i Ebû Bekir'e hemen hazret-i Talha'ya yardıma koşmasını emrettiler. Hazret-i Ebû Bekir onu baygın bir vaziyette buldu. Başını kaldırıp yüzüne su serpti. Hazret-i Talha ayıldı. Ayılır ayılmaz ilk sorduğu soru;
- Resûlullah ne yapıyor, O'na bir şey oldu mu? olmuştur.
Hazret-i Ebû Bekir,
- Resûlullah iyidir. Beni sana O gönderdi deyince,
- Allahü teâlâya sonsuz şükürler olsun. O sağ olduktan sonra her musibet hiçtir, dedi.
İşte tam bu sırada iki cihanın sultanı Peygamber efendimiz, oraya teşrif ettiler. Hazret-i Talha'nın bütün vücûdunu mübârek elleriyle mesh ettiler ve ellerini açıp;
- Allahım ona şifâ ver, ona kuvvet ver! diye dua buyurdular. Hazreti Talha, biraz sonra sapasağlam kalktı ve düşmanla yine harb etmeye başladı...
"BEN EBÛ ZÂTÜLYED'İM!"
Müşriklerden Ebû Zâtülyed, bir ata binmiş;
- Ben Ebû Zâtülyed'im. Bana Muhammed'i gösteriniz, diye bağırarak Resûlullah'a doğru geliyordu. Hazret-i Talha onun önünü kesti. Atını çökertti ve mızrağını bu müşrikin gözüne saplayarak oracıkta öldürdü...
Hazreti Talha bu harpte şehid olmayı bekliyordu. Ancak o, yıllar sonra Cemel Vakasında şehid oldu. Hazreti Ali harp meydanını gezerken Hazreti Talha'yı ölenler arasında görünce çok üzüldü, çok pek çok ağladı. Yüzündeki toprakları sildi ve "Ey Talha! Semânın yıldızları altında seni toprağın üzerine serilmiş olarak görmek bana pek ağır geldi, beni kalbimden vurdu. Keşke yirmi yıl önce ölseydim" buyurdu ve cenaze namazını bizzat kendisi kıldırarak defnettiler...