Anadolu Velîlerinden Mustafa Sâfî Efendi
BÜTÜN PARA FAKİRLERE!..Sultan ll. Mahmûd Han bir defâsında İstanbul'da bulunan meşâyıhı sarayına dâvet etmişti. Huzûra girerlerken resmi karşılama merâsimi yapılıyordu. Bu sırada Mustafa Sâfi Efendi; "Selâmün aleyküm" deyip, resmi merâsime iltifat etmedi. Pâdişâh onun bu hâlinden çok memnun olup çok hürmet ve iltifat gösterdi. Yüz bin kuruş hediye etti. Mustafa Sâfi Efendi bu parayı alıp tamâmını İstanbul'da bulunan fakirlere sadaka olarak dağıttı.
Mustafa Sâfi Efendi, 1846 (H.1263) senesinde vefât etti. Türbesi, Bolu'da Aktaş Dergâhındadır...
Bu mübarek zat, otuz üç gün hasta yattıktan sonra, altmış üç yaşında vefât etti. Vefâtına "El-ulemâü vereset-ül-enbiyâi" hadis-i şerifi ebced hesâbına göre târih düşürüldü.
Vefâtından önce üç çeşit hastalığa yakalanmıştı. Biri zâtülcenp sancısı, biri baş ağrısı, diğeri de semm-i sihr idi. Bu üçüncü hastalığı olan sihrin farkına vardı ise de vefât zamânının geldiğini bildiğinden ve şehitlikle şereflenmeyi arzu ettiğinden sükût edip, bir şey yapmadı...
"FANİ DÜNYADAN GÖÇÜYORUM..."
Mustafa Sâfi Efendinin hastalığı her tarafta duyulmuştu. Vefâtından önce talebelerini toplayıp yerine Geredeli Şeyh Abdullah Efendiyi halife tâyin ettiğini ve ona tâbi olmalarını vasiyet etti. Sonra Allahü teâlânın ismini hafif sesle söylemeye başladı. Binden fazla talebesi de onunla berâber hafif bir sesle "Allah, Allah..." derken, rûhunu teslim etti.
Vefâtından bir gün önce; "Allahü teâlâya hamdolsun ki her ne taleb ettiysem ihsân buyurdu. Otuz üç sene irşâd vazifesinde bulundum. İki kişi feyz alarak halife oldular. Cenâb-ı Hakk'ın bana ihsân buyurduğu kemâlâtı halifelerim de bilmez... Bu fâni dünyâdan göçüyorum. Bana ihsân olunan kemâlât da benimle birlikte gidiyor... Buna çok esef ediyorum!" demiştir.