Abdülvâhid Bin Zeyd hazretlerinin Kölesi
"ONU EVE HAPSEDECEĞİM!.."Aradan bir müddet geçti. Bir gün komşum yanıma gelip; "Kölen mezarları açıyor, kefen soyuyor" dedi. Bu söz beni çok üzdü. "Ben onu eve hapsedeceğim" dedim. Kapıları kilitledim, akşam oldu, yatsı namazından sonra kölem evden gitmek üzere kalktı. Tâkib ettim, kapalı kapılara işâret edince, kapılar açılıveriyordu!.. Evden çıktı. Gizlice onu tâkib ettim. Kurak bir yere vardı. Sabaha kadar namaz kıldı ve sonunda şöyle duâ etti: "Ey yüce sâhibim! Efendime götüreceğim ücreti gönder!"
Gökten üzerine bir dirhem düştü alıp cebine koydu... Bu işe çok hayret ettim ve onun hakkında yanlış düşündüğümden dolayı tövbe ettim. Sonra da onu âzâd etmeye karar verdim. Fakat kölem kayboldu. Bir türlü bulamadım... Bir müddet sonra karşıma bir atlı dikildi ve; "Ey Abdülvâhid! Burada ne oturuyorsun?" dedi. Durumu baştan sona anlattım. Atlı; "Senin bulunduğun bu yer ile memleketin arası ne kadar mesâfedir, biliyor musun?" dedi. "Hayır bilmiyorum" dedim. "Süratli giden bir süvâri için altmış konaklık mesâfedir. Buradan ayrılma. Kölen bu gece yanına dönecek dedi."
Ortalık kararınca bir de baktım ki, kölem geldi. Yanında bir sofra vardı. Sofranın üzeri her çeşit yiyecekle doluydu. Bana; "Buyur ye efendim!" dedi. O benzerini görmediğim yiyeceklerden yedim...
SECDEYE KAPANDI VE...
Sabah namazından sonra kölem elimden tutup, duâ etti. Sonra birkaç adım attık. Birdenbire kendimi evimin önünde buldum. Bana dönüp;
"Efendim, siz beni âzâd etmeye karar vermediniz mi?" dedi. "Evet" dedim. Yerden bir taş alıp âzâd edilme bedeli olarak bana verdi. Bir de baktım ki, taş altın oldu...
Bu hadiseyi komşularıma anlatıp; "O, mezâr soyan değil nûr saçan imiş" dedim. Komşularım da pişman olup, tövbe ettiler. Köle de hemen secdeye kapandı ve; "Yâ Rabbi, sırrım ortaya çıktı, canımı hemen al" diye yalvardı ve Kelime-i şehadet söyleyerek ruhunu orada teslim etti.