Abdülkâdir-i Geylânî
"Allahümme refik'al a'lâ"Yine buyurdu ki: "Aleyküm-üs-selam ve rahmetullahi ve berekâtühü. Allahü teâlâ beni ve sizi magfiret etsin! Allahü teâlâ benim ve sizin tövbelerimizi kabûl etsin!"
Bir gün bir gece hep böyle buyurdular.
Oğlu Şeyh Abdürrezzâk anlatır:
-Gavs-ül-a'zam, o esnâda, ellerini kaldırıp, uzattı ve; "... Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berekâtühü! Tövbe ediniz!" buyurdu.
Vefât ederken iki defâ; "Allahümme refik'al a'lâ" deyip; "Size geliyorum, size geliyorum" buyurdu. Tekrar buyurdu ki: "Durun!" Bunun ardından, ona ölüm ve sekerât hâli geldi. Bu hâlde iken; "Bana kimse bir şey sormasın. Ben, Allahü teâlânın ilminde bir hâlden başka bir hâle geçmekteyim" buyurdu.
Son anlarında, oğlu Abdülcebbâr;
-Babacığım, bedenin acı duyuyor mu? diye arz edince;
-Bütün uzuvlarım acı içindedir. Yalnız kalbimde hiç acı ve elem yok. O, Allahü teâlâ iledir, buyurdu.
Oğlu Şeyh Abdülaziz;
-Hastalığınız nasıldır? diye sorunca;
-Benim hastalığımı, insan, cin ve meleklerden hiçbiri bilmez ve anlayamaz. Allahü teâlânın ilmi, hükmü ile nâkıs olmaz. Hüküm değişir, ilim ise değişmez. Allahü teâlâ, dilediğini siler, dilediğini yazar. Ümm-ül-kitab O'ndadır, O'na yaptığından suâl olunmaz. Kullara ise, yaptıkları sorulur, buyurdu.
Kıyâmete kadar...
Daha sonra; "Kudret ile hâkim, kullarına ölüm ile gâlib olan Allahü teâlâ, her ayıp ve kusurdan münezzehtir. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah!" Sonra da; "Allah, Allah, Allah..." deyip sesini kesti, dilini damağına yapıştırıp, mübarek rûhunu teslim eyledi.
Kıyâmete kadar, her veliye feyzler Abdülkâdir-i Geylâni vasıtasıyla geleceği için kendisine "Gavs-ül-a'zam; En büyük Gavs" denildi...