Abdullah Bin Adîy
Sevilen bir zât idi...İbn-i Adiy; hadis ilminde sika (güvenilir, sağlam) bir râvi, fıkıh ilminde yüksek bir âlim, harâmlardan son derece kaçan, dünyâya ehemmiyet vermeyip, mubahların çoğunu terk etmiş bir âbid (çok ibâdet eden), herkes tarafından sevilen ve sayılan bir zât idi.
297 (m. 909) yıllarında ilim öğrenmek için Şam'a, daha sonra Mısır ve başka yerlere gitti. İlim öğrenmekteki gayreti pek ziyâde olup, her türlü zorluklara göğüs gererdi. Hiçbir şey onun bu azmini kıramadı.
Uzun yıllar hiç yatak yüzü görmedi. Verdiği hükümler ve beyanları, kendinden evvel ve sonra gelen âlimlerin hepsinin ilmine ve hükümlerine uygun idi. Kadılar ve âlimler onun hükümlerini aynen kabul edip onun bildirdiğiyle hükmettiler, iyilik ve hayır arayanlar onun sözlerine ve kitaplarına uyup, onlarla amel ettiler.
"Sağlam bir râvidir"
Hâkim bin Asâkir de, İbn-i Adiy'in kendisine müracaat edilen güvenilir bir râvi olduğunu bildirmiş, Hamza es-Sehmi ise şöyle anlatır:
"O hadis ilminde hâfız (yüzbin hadis-i şerifi râvileriyle ezbere bilen) itimat edilir bir âlim, sağlam bir râvidir. Zamanında onun gibisini görmedim. Dâre Kutni'ye zâif hadisleri bildiren kitap sordum. O, 'Sende İbn-i Adiy'in kitabı var mı?' dedi. Ben de 'Evet' dedim. Bana 'O, sana yetecek kadar bilgi verecek mükemmellikte bir kitaptır' dedi."
Abdullah bin Adiy hazretleri vefat ederken son sözü şu oldu:
"Yâ Rabbi! Namusumu senin dininle zinetlendirdim. Sen de bu günahkâr kulunu aziz eyle! Senden başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam senin kulun ve Resulündür."