Abdullah-ı Dehlevî Ve Hakîm Nâmdâr Han
Bahâdır Han, talebesi oldu
Abdullah-ı Dehlevi hazretleri, her fırsatta insanlara Allahü teâlânın emirlerini hatırlatır, yasaklarından sakınmalarını emrederdi. Bir kerre Şimşir Bahâdır Han papazlara mahsus bir şeyi giyerek huzuruna geldi. Onu o hâlde görünce darılıp bu vaziyette yanında oturmamasını istedi. Bahadır Han, "Bu kadarına müsaade etmezseniz, bir daha yanınıza gelmem" dedi. "Allahü teâlâ sizin bir daha böyle buraya gelmenizi nasib etmesin" buyurdu.
Huzûrundan kızarak ayrılan Bahadır Hanın içi rahat etmeyip, üzerindeki o şeyi çıkarıp, huzuruna gelerek affını istedi ve talebesi oldu...
Delhi Câmii'nin imâmı Mevlevi Fadl Ahmed'in çocuğu uzun zamandır hasta yatıyordu. Bir gece rüyâda, Abdullah-ı Dehlevi hazretleri kendi evine gelip, hasta oğluna bir şey içirdi. Sabah olunca oğlunun tamâmen iyileştiğini gördü. Çok sevindi. Sıdk ve hâlis bir niyet ile biraz altın alıp, huzûruna geldi ve;
"Bu altınları kabûl ediniz!"
-Bunları kabûl ediniz, diye arz etti. Abdullah-ı Dehlevi tebessüm edip;
-Bu bizim geceki hizmetimizin ücreti midir? diyerek keşf-i kerâmet buyurduğunda, Mevlevi Fadl Ahmed;
-Hayır efendim, bunlar, bu geceki, lütuf ve inâyetinize şükür bile olamaz, dedi.
Abdullah-ı Dehlevi, bir gün hasta yatan Hakim Nâmdâr Han'ı ziyârete gitti. Onu sekerât hâlinde, gözlerini kapamış ve şuûru gitmiş buldu. Yakınları;
-Hastalığının gitmesi için Allahü teâlâya teveccüh ediniz, dedi. O da, hastaya bir baktı. O anda hastanın şuûru yerine geldi, gözlerini açtı. Bir müddet onunla konuştu. Abdullah-ı Dehlevi kapıdan dışarı çıkar çıkmaz hasta hemen vefât etti...