Abdullah El-acemî

Abdullah El-acemî

Zamânın sultânı Zâhir, bir defâsında Abdullah el-Acemi hazretlerinin köyüne gitmişti. Abdullah el-Acemi bahçelerde bekçilik yapıyordu. Melik onu bir bahçe içinde görüp: "Ey genç! Bize tatlı bir nar getir." deyince, bulunduğu bahçedeki bir nar ağacından nar koparıp götürdü. Melik kesip tadına baktı ve; "Bu nar ekşi sen nasıl bekçisin narın ekşisini tatlısını ayırdedemiyorsun?" dedi. Abdullah el-Acemi kendisine âit olmayan meyvelerden hiç yemediği için, ekşisini tatlısını bilmiyordu. Gidip bir ağacın altında namaza durdu ve iki rekat namaz kılıp şöyle duâ etti: "Yâ Rabbi bana hangi narın tatlı olduğunu bildir, gidip Melik'e vereyim..." Onun namaz kılışını ve duâ edişini seyreden Melik hayretinden atın üstünde donakalmıştı. Çünkü ağaçlar da onunla secdeye gidiyorlardı. Atından inerek onun ayaklarına kapandı. Abdullah el-Acemi hazretleri geri çekilerek böyle yapmasına mâni olmak isteyince Melik Zâhir; "Sen namaz kılarken şu bahçenin bütün ağaçları seninle birlikte secdeye kapandılar. Bunun kerametiniz olduğunu anladım. Melik aslında sizsiniz. Biz Melik değil sizlerin hizmetçisiyiz" dedi. Sonra şöyle dedi: "Benim edebli ve sana lâyık bir kızım var. Onu size nikahlamak isterim." O da; "Efendim ben, malı mülkü olmayan, bir garibim" cevabını verdi. Fakat Melik niyetinde kararlı ve çok ısrarlı idi. Neticede, onu kendisine damat eyledi...

Bu hâdise Irak'ta evliyâ bir zât ve talebeleri tarafından duyulmuştu. Ziyâret etmek için Abdullah el-Acemi'nin köyüne geldiler. Abdullah el-Acemi bahçede çalışıyor, bahçenin otlarını topluyordu. Gelen ziyâretçi heyetinin reisi duâ etti, otlar bir yere toplandı. Abdullah el-Acemi hazretleri onları karşıladıktan sonra; "Niçin böyle yaptınız?" diye sordu. O zât; "Efendim sizin yorulmamanızı, nasihat etmenizi istedim" deyince de; "Biz, böyle olmasını isteseydik, Allahü teâlânın izni ile otlar toplanırdı. Lâkin biz alın teri ile lokma yeriz" dedi ve alnındaki terleri sildi. Sonra; "Ey bahçemin otları eski bulunduğunuz yere dönünüz" dedi. Otlar bahçeye yayılıp eski hallerini aldılar. Ziyâretine gelen zât onun yanından ayrılmadı. Vefâtına kadar hizmetinde ve sohbetinde bulundu...

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek

İmândan Güzel Bir Nîmet Yoktur

Vehbi Tülek