Abdullah Ibni Mübârek
İmâm-ı A'zam'ın talebesiAbdullah ibni Mübârek, Hammâd bin Zeyd, Evzâi, Süfyân-ı Sevri, Süfyân bin Uyeyne, Mâlik bin Enes gibi âlimlerden hadis-i şerif okudu. Dört bin kişiden hadis-i şerif dinledi. Bunlardan yalnız birinden hadis-i şerif rivâyet etti. Kendisinden de büyük âlimler rivâyette bulundular. Hocalarının önde gelenleri arasında İmâm-ı A'zam Ebû Hanife rahmetullahi aleyh de vardı. Fıkıh ilmini ondan öğrendi. İmâm-ı A'zam vefât edince, İmâm-ı Mâlik'in derslerine devam etti ve ilimde yüksek bir dereceye ulaştı.
İlim tahsilinden sonra tekrar Merv'e döndü. İlmi, edebi çok olup, az konuşmak âdeti idi. Geceleri ibâdet ile geçirirdi. Sözü senetti. Emânete pek riâyet ederdi. Şam'da birinden aldığı kalemi unutup veremeden Merv'e gelmişti. Kalemi sâhibine vermek için Merv'den tekrar Şam'a gitti...
Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem görüp sohbetlerinde bulunma şerefine kavuştukları için Eshâb-ı kirâmın üstünlüğünü anlatır ve;
"Hz. Muâviye'nin, Resûlullah'ın yanında giderken, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülaziz'den bin defâ üstündür" buyururdu...
"Başımı toprağa koy!"
Abdullah bin Mübârek vefâtı esnâsında, âzâdlı kölesi olan Nasr'a; "Başımı toprağa koy!" dedi. Nasr ağladı. "Niçin ağlıyorsun?" deyince; "Senin iki varlığını, servetini ve şimdi de yoksul olarak ölümünü görüp ağlıyorum" dedi.
İbn-i Mübârek; "Ağlama. Zirâ ben, Allahü teâlâdan zenginler gibi yaşamamı ve yoksullar gibi ölmemi istedim. Sonra sen, bana şehâdeti telkin et ve ben başka bir söz konuşmadıkça da onu terk etme" buyurdu.
Vefât ânında gözlerini açtı, güldü ve meâlen; "Amel edenler, bu ebedi nimete kavuşmak için çalışsınlar" (Sâffât sûresi: 61) âyet-i kerimesini okudu ve ruhunu teslim etti.