Abdürrahmân Bin Muhammed
(Mümin) ve (Müslim) ve (Müslüman) demek, Allahü teâlâ tarafından, Muhammed aleyhisselâm vâsıtası ile, insanlara bildirilmiş ve İslâm memleketlerine yayılmış din bilgilerine inanan, kabûl eden kimse demektir. Bu bilgiler Kur'an-ı kerimde ve binlerce hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Bu bilgileri, Eshâb-ı kirâm Peygamberimizden işitmiş, (Selef-i sâlihin) de, yâni Eshâb-ı kirâmdan sonra, ikinci ve üçüncü asırlarda [yüzyıllarda] gelen İslâm âlimleri de, Eshâb-ı kirâmdan işiterek veya bu işitenlerden işiterek kitaplarına yazmışlardır. Sonra gelen İslâm âlimleri, Selef-i sâlihinin kitaplarındaki bilgileri başka başka açıklamışlar, birbirlerinden ayrılmışlar, mânâları açık bildirilmemiş, inanılması lâzım bilgilerde, yetmişüç ayrı fırka meydana gelmiştir. Bunlardan yalnız bir fırkası, bu açıklamaları yaparken, kendi düşüncelerini, görüşlerini karıştırmamış, bir değişiklik ve ekleme yapmamışlardır. Bu doğru imanlı fırkaya (Ehl-i sünnet) veya (Sünni) denir.
(Müslüman) olmak için, inanılması lâzım gelen bilgiler, yalnız inanılacak altı şey değildir. Meşhûr olan (Farz)ların yapılmasının lâzım olduğuna ve (Haram)ları yapmamak, bunlardan sakınmak lâzım olduğuna inanmak da, Müslüman olmak için lâzımdır. Farzları yapmanın ve haramlardan sakınmanın birinci vazife olduğunu kabûl etmeyen kimsenin imanı gider. (Mürted) olur. Kabûl edip de, nefsine ve fena arkadaşlara uyarak farzlardan bir veya birkaçını yapmayan yâhut bir veya birkaç haram işleyen kimse, Müslümandır. Fakat, kusurlu, kabahatli Müslümandır. Böyle Müslümana (Fâsık) denir. Farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya (İbâdet) yapmak denir. İbâdet yapmaya çalışan ve ibâdette kusuru olunca, hemen tevbe eden Müslümana (Sâlih) denir. Şimdi, hür memleketlerde oturup da, iman edilecek altı şeyi ve meşhûr olan farzları ve haramları bilmemek özr değildir. Öğrenmemek büyük günahtır. Kısa olarak öğrenmek ve çocuklarına öğretmek lâzımdır. Önem vermediği için öğrenmezse, kâfir olur...