Abdürrezzak Kâşî
Namazı başı açık ve ayakları çıplak kılmak mekruhtur. Namâzda başı örtmeye ehemmiyet vermediği için açık kılarsa, mekrûh olur. Namâza ehemmiyet vermediği için açarsa, kâfir olur. Kesel, bir işi, istemediği için yapmamaktır. Acz, isteyip de, gücü yetmediği için yapmamaktır. Başlığı düşerse, az hareketle örtmek efdaldir. Kendini küçük göstermesi için başı açık kılmak zarâr vermez ise de, yine örtmesi efdaldir. Harâreti teskin ve râhatlık için açmak da mekrûhtur.
Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm, namâzlarını na'lın-ı şerifleri ile kılardı. Na'lın, altı deri olan ayakkabı demektir. Her zamân, çıplak ayağının altını mü'minlere göstermek edebsizlik olur. Namâz içinde ise, dahâ çirkin olur. Ba'zı âlimler de, namâz arasında, eli ile çıplak ayağını örtmemelidir. Çünkü, namâzda otururken elleri uyluklar üzerine koymak sünnettir. Arkada olanın da kendi kucağına bakması sünnettir. Her ikisi sünnete göre oturunca, edebsizlik olmaz dedi. Görülüyor ki, otururken eli ile ayağını örtmemeli diyen âlimlere göre de, ayağın açık olması edebsizliktir. Ancak, otururken, eli uyluklardan ayırmak mekrûh olduğundan, ayağın açık olması mekrûhluğunu gidermek için, ikinci bir mekrûh işlememelidir. Arkadaki, kucağına bakarsa, edebsizlikten kurtulur demişlerdir...
Ayakta, rükü'da, secdelerde ve otururken, elleri sünnet olduğu gibi koymamak mekrûhtur. Vâcibi ve sünneti terk etmek mekrûhtur. Bunun için, erkeklerin secdede, çıplak ayağını örtmesi mekrûh olur. Namâzı, na'lın veyâ mest ile kılmak, çıplak ayakla kılmaktan efdaldir. Böylece, Yahûdilere uyulmamış olur...
CENNETE?GİRMEK...
Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm, sokakta giydikleri na'lın ile kılarlardı. Na'lınları temiz idi ve Mescid-i nebi kum döşeli idi. Kirli na'lınla girilmezdi. Necâset bulaşmış ayakkabı ile mescide girilmez. Çorab giyerek bu sünnet yerine getirilir. Çorabı da pis olan veyâ hiç olmayan, namâzı topuk kemiklerine kadar uzun antâri ile kılması iyi olur...
Abdürrezzak Kâşi hazretleri, vefatından kısa bir zaman evvel buyurdu ki: "Cennete girmek, yalnız Allahın fazlı ve ihsânı iledir. Îmanı, Cennete girmeye sebep göstermek, kazanılan nimetin lezzeti, daha çok olduğu içindir..."