Adalet Her Kökü Sulamak Değildir
Sohbetlerini Mesnevi’den anlatırdı. Bir sohbetinde şunları söyledi:
Sanma ki adalet her kökü sulamaktır. Adalet her şeye hak ettiğini ve hak ettiği kadar vermektir. Sulayacaksan meyveli ağacı sula, ayrık otunu yahut dikeni değil. Dikeni sulamak meyveli dala kötülüktür, kötüye imkân vermek de iyinin canına kastetmektir. Adalet mi istiyorsun: İyiyi yücelt, alçağı alçalt. Birini tahta oturt, diğerini darağacına çek.
Ey cefası mutluluktan güzel, intikamı candan daha sevimli olan! Ben senin lütfuna da âşığım kahrına da. Aynı anda böyle iki zıt şeye âşık olmak ne garip şey! Lakin bu gariplik görünüştedir. Zira sen güzelsin ve güzelden sadece güzellik sadır olur. Senden gelen şeyleri bu iyi bu kötü diye ayırmak ise şaşılığın ta kendisi.
Ahmak dün der yarın der. Her işi tehir ede ede sonunda elinde ne dün kalır ne yarın. Dün hayaldir yarın bir vehim, bugünse elinin avucunun altında. O hâlde ne yapacaksan şimdi yap. Bilmiyor musun ki bu dünya da geçici, sen de geçicisin. Yarına kalacağını kim garanti etmiş ki yarınla ilgili böyle planlar yapıyorsun…
O hâlde ekinini şimdi ek, söküğünü şimdi dik.
Sen ister aydan ister güneşten al, o nur sonuçta güneşin nurudur. Bütün ayna kırıklarında parıldayıp duran ışıkların hepsi o kaynakta birleşir. O hâlde asıl kaynağı unutup vasıtalara takılma. Sana gelen maddi manevi her iyilik ve feyiz de öylece bir kaynağa çıkar. Sen onu şuna buna ait zannetme. Ne aracısız kal ne de aracıya takıl.
Eserin kendisini var edene baş kaldırması, onun takdirini değiştirmeye kalkması ne beyhude ve abes bir çaba. Resim kendi ressamına karşı böbürlenebilir mi hiç? Ey insan, sen de ressam elindeki resim gibisin. O hâlde haddini hududunu bil, yaratılmış olduğunu asla hatırdan çıkarma. Aczine kibir kiri bulaştırma.