Akıllı Kimse Ya âlim Ya Da Talebe Olur
İnsan, riyâzetle adam olur ve riyâzet, nefsin arzularının kahrolmasıdır. Allahü teâlâ bize nefsin arzularını kahretmeyi emretti.
Nâziât sûresinin 40 ve 41. âyet-i kerimelerinde meâlen buyuruldu ki; "Nefsini hevâ ve şehevâttan nehyeden kimsenin, menzil ve karargâhı Cennettir."
Nefsinin istekleri peşinde olan kişinin vücûdu köpek misâli gibidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "İnsanlar, ya âlim veya müteallimdir (talebedir). Bu ikisinden olmayanda hayır yoktur."
İlmi olduğu hâlde onunla amel etmeyen, nefsinin arzuları ile iş gören kimse hakkında, A'râf sûresi 176. âyet-i kerimede meâlen buyuruldu ki: "... Bu kimsenin hâli; koğsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini çıkartıp soluyan köpek gibidir..." Öyleyse akıllı şu kimsedir ki; bu ikisinden biri yani âlim veya talebe olur. İlim bilmeyen, ilim öğrensin ve bunun sıkıntısını çeksin. Böylece, Resûlullahın buyurduğu hayırsız olmasın. Nefsin hâkim olduğu vücut, köpekten daha fenâdır. Mücâhedeler ve riyâzetler, nefsi terbiye etmekte çok tesirlidir. Köpek terbiyecileri, azgın köpeği terbiye ederler. Köpek de, birkaç gün içinde onun emrine uyar. Av ve gösteri zamanında sahibinden ayrılmaz ve sahibine tam itaat eder. Köpek itaat eder hâle gelince, koştuğu zaman onun öldürdüğünü canlı olarak kabûl ederler. Onun yanlışını doğru olarak kabûl ederler. Avı bulamazsa, özrünü kabûl ederler. Avı bulur ve tutarsa, iltifâta mazhar olur. Yaşadığı müddetçe, bakıcıları ona hizmet eder... Birkaç gün eziyet çeken ve biraz hüner sahibi olan köpeğin hâli böyle olursa, ilim sahibi olan Müslümanların hâlini düşünmelidir...
İnsan, tövbe ederek nefsin arzularını yok edip, ilim ve ibâdet mücâhedesi yapınca, Allahü teâlâ da onu kendi lütuf ve kerem deryasından nasipsiz bırakmaz.
Affedilen tâib (tövbe edici), Allahü teâlânın seçtiği ve beğendiği kimsedir. Onun gönlü, cenâb-ı Hakkın nazargâhıdır.