Alaaddin Bağdâdî
Takdir, ezelde Levh-i mahfûzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Yani, Levh-i mahfûzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ceffelkalem [yani ezelde] yazılmıştır ki, buna kazâ-i muallak denir. Allahü teâlânın kaderi, yani ezelde ilmi nasıl ise, Levh-i mahfûzdaki değişiklikler, ona uygun olur.
Ka'bül-ahbâr buyurdu ki:
Ömer "radıyallahü anh" daha yaşamak isteseydi, yaralanınca, duâ ederdi. Zirâ onun duâsı elbette kabûl olur, dedi. İşitenler şaşırıp, nasıl böyle söylüyorsun, Allahü teâlâ meâlen, (Ecel, bir ân gecikmez ve vaktinden önce gelmez) buyurdu, dediklerinde, (Evet, ecel hâzır olduğu vakit gecikmez. Fakat, ecel hâsıl olmadan önce, sadaka ile, duâ ile, amel-i sâlih ile, ömür uzar. Zirâ Fâtır sûresinde meâlen, (Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması hep yazılıdır) buyurulmaktadır) dedi. Her sene, Şabân ayının onbeşinci Berât gecesinde o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfûzda yazılır. Öldürülen kimsenin eceli, münkatı' değildir. Yani, o ânda, ömrü ortadan kesilmiş değildir. Ehl-i sünnete göre, öldürülen kimsenin, o ânda eceli gelmiştir. Ömrü ortadan kesilmemiştir. Herkesin eceli bir tânedir... Dâvud aleyhisselâmın yanına iki kişi gelip, birbirinden şikâyet etdi. Dinleyip karâr verip giderken, Azrâil "aleyhisselâm" gelip, (Bu iki kişiden, birincisinin eceline bir hafta kaldı. İkincisinin ömrü de, bir hafta önce bitmişti, fakat ölmedi) dedi. Dâvud "aleyhisselâm" şaşırıp, sebebini sorunca, (İkincisinin bir akrabâsı vardı. Buna dargın idi. Bu gidip, onun gönlünü aldı. Bundan dolayı, Allahü teâlâ, buna yirmi yıl ömür takdir buyurdu) dedi.
Müslümân olan akrabâyı ziyâret çok lâzımdır. Dargın, kinli ise de, vazgeçmemelidir. Akrabâsı gelmezse de, giderek veya hediye, selâm göndererek yoklamaktan vazgeçmemelidir. Allahü teâlâ, Müslümân olan ve sâlih olan akrabâyı ziyâreti emrediyor. Söylediğimiz gibi hareket ederek, bu emir yapılmış olur.