"Vaktin kıymetini bil! Gece ve gündüz ilim öğrenmeye çalış! Her zaman abdestli bulun! Beş vakit namazı sünnetleri ile ve ta'dîl-i erkân ile, huzûr ve huşû ile, Allahü teâlâyı görür şekilde ve Peygamberimizin bildirdiği gibi kılmaya çalış! Bunları yapınca, dünyâda ve âhirette sayısız nîmetlere kavuşursun. İlim öğrenmek, ibâdet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibâdet de, ihlâs elde etmek içindir. Her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapmak olan ihlâs da, hakîkî mâbûd ve kayıtsız şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir."
Bir sohbetinde şunları anlattı: Bazıları bâtın ilimlerine inanmıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan ise, Muhammed aleyhisselâmın dîninin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid'at ve dalâlet ehli denir. Îmanlı görünür ise de, münâfık gibidir. Bir hadis-i şerifte, (Din bilgisi iki kısmdır: Biri kalbde olan faydalı bilgilerdir. İkincisi, dil ile anlatılan zâhir bilgileridir) buyuruldu. Yine hadis-i şerifte, (Bâtın bilgileri, Allahü teâlânın sırlarından bir sırdır. Onun hükümlerinden bir hükümdür. Dilediği kulunun kalbine verir) buyuruldu.
İmâm-ı Mâlik buyurdu ki: "İlm-i zâhire mâlik olan, ilm-i bâtına kavuşabilir. Zâhir bilgisi olan kimse, ilmi ile amel ederse, Allahü teâlâ, ona bâtın bilgisi ihsân eder."
Bekara sûresindeki, (Allahtan korkunuz! Allahü teâlâ, kendinden korkanlara bilmediklerini öğretir) meâlinde olan âyet-i kerimede bu husus bildirilmektedir. Hadis-i şerifte, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruldu. Bu âlimler, yalnız zâhirî ilim sahibi olanlar değildir. Bu âlimler, bildikleri ile amel eden, takvâ sahibi olan, Peygamberlerdeki ilimlerin hepsine kavuşan hakîkî âlimlerdir. (Zâhirî ilm) sahiplerinin niyetleri hâlis olmadığı ve şehvetlerinin pençesinden kurtulamadıkları için, ilmin nûru kalblerine girmez.