Allahü teâlâ, "Ganiyy-i mutlak"tır. Yâni, hiçbir şey için, hiçbir şeye muhtaç değildir. Ne kendine, ne sıfatlarına, ne de fiillerine, hiçbir sûretle hiçbir şey lâzım değildir. Varlıkta muhtaç olmadıkları gibi, zuhûrda, belli olmakta da, ihtiyaçları yoktur. Yaratılmakla, biz kıymetlendik, şereflendik. Allahü teâlâda bir şey artmadı. Ez-zâriyât sûresinin, (Cinnîleri ve insanları, ancak bana ibâdet etmeleri için yarattım) meâlindeki ellialtıncı âyeti gösteriyor ki, cinnîlerin ve insanların yaratılması, Allahü teâlâyı tanımaları içindir ki, bunlar için şeref ve saadettir. Yoksa, Onun bir şey kazanması için değildir. Hadis-i kudsîde, Allahü teâlânın, (Mâruf olmak, tanınmak için her şeyi yarattım) buyurması, (Onların beni tanımakla şereflenmesi için) demektir. Yoksa, (Tanınayım ve onların tanıması ile kemâl bulayım) demek değildir. Bu mana, Allahü teâlâya lâyık değildir.
Allahü teâlâda, noksanlık sıfatları ve mahlûkların hâssa ve alâmetleri yoktur. Madde değildir. Cisim değildir. Mekânlı değildir. [Yâni, yer kaplayıcı değildir.] Zamanlı değildir. [Bir yerde bulunmadığı gibi, zamanı da yoktur.] Kemâl sıfatları, kusursuzluklar yalnız Ondadır. Sekiz kemâl sıfatı olduğunu bildirmiştir ki şunlardır: (Hayat), diri olmasıdır. (İlim), bilmesidir. (Kudret), gücü yetmesidir. (İrâde), dilemesidir. (Sem'), işitmesidir. (Basar), görmesidir. (Kelâm), söyleyici olmasıdır. (Tekvîn), yaratmasıdır. Bu sıfatları, kendinden ayrı olarak vardır. Varlıkları ilimde değildir. [Yâni, nazarî ve teorik var denilmiş olmayıp], hâriçte ve hakîkatte vardırlar. Kendi var olduğu gibi, bu sıfatları da ayrıca vardır.
Allahü teâlâ, (Kadîm)dir. [Yâni, varlığının başlangıcı yoktur. Varlığından önce, yok değil idi, hep var idi.] (Ezelî)dir. [Yâni, hiçbir zaman yok değil idi.] Ondan başka, hiçbir varlık kadîm, ezelî değildir. Din sahipleri, Kitap sahipleri, hep böyle îman etmiştir ve Allahü teâlâdan başkasını kadîm, ezelî bilenlere, kâfir demişlerdir.