Allah'a Tevekkül Etmek Farzdır!
"Bir kimse, ayıplarının örtülmesini ve gizlilik perdesinin yırtılmamasını isterse; kendisine âsi ve kaba davranana hilm ve yumuşaklık göstersin. Elinde olan şeylerle insanlara ihsân ve ikrâmda bulunsun."
"Tevekkül, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve selem) hâli; kesb, çalışıp kazanmak da, O'nun sünnetidir. Kim Allah'a tevekkül ederse, Allahü teâlâ onun kalbini hikmet nûruyla doldurur. Allahü teâlâ her istediğinde ona kâfi gelir, onu sevdiği her şeye kavuşturur. Allahü teâlâ, Talâk sûresi 3. âyet-i kerimesinde meâlen; (Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona kâfidir) buyuruyor. Bunun için Allahü teâlâ her işinde o kimseye kâfidir. Allahü teâlâya tevekkül etmek farzdır. Çünkü Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde Mâide sûresi 23. âyetinde meâlen; (Eğer gerçek müminlerseniz, Allahü teâlâya tevekkül ediniz) buyuruyor."
"Yalancı kerem sâhibi, riyâkâr huylu olan kimselerle dostluk etmekten kendini uzak tut ve hakiki dostlar olan Allah adamlarıyla berâber yaşa. Eğer kerem sâhibi gibi görünen kimselerle berâber bulunursan, hakiki dostlardan uzaklaşır, onlarla ülfet, yakınlık ve muhabbeti kesersin. Eğer riyâkâr, kötü huylu kimselerden usanır, dostluğunu kesersen; helâk olmaktan kurtulur, yüksek makamlara ulaştırılırsın. Bu hâl sende hâsıl olduğu zaman, senin için büyük bir kıymet de hâsıl olur ve sen kıymetlenirsin (çünkü, Allahü teâlânın veli kulları, hakiki dostlarıyla berâber bulunanlar, bir gün onlardan olurlar.)"
"Dünyânın oğullarına (dünyâ malı, mevkii, şan, şöhret, para, çocuk vs.) karşı zâhid olmak, onlara kıymet vermeyip terk etmek; akıllı kişinin şânındandır. Çünkü onlar kendisini meşgûl eder, Allahü teâlâyı zikirden alıkor. Kendisi, din ve dünyâ işlerinin düzgün olmasını istediği hâlde, dünyâ oğulları öyle değildir."
Bir gün kendisine; "Veli halk içinde nasıl tanınır? Alâmetleri nelerdir?" diye sorulunca, evliyânın, Allahü teâlânın dostlarının alâmetlerini şöyle bildirdi:
"Veli, dilinin çok tatlı olması, ahlâkının güzel olması, özür dileyenlerin özrünü kabûl etmesi, ister iyi ister kötü olsun, bütün mahlûkâta tam bir şefkat ve merhametle, acımasıyla anlaşılır."