İmâm-ı A'zam hazretleri bir gün A'meş'in yanına gidip; "Hadîs-i şerîfte bildirildiğine göre, Allahü teâlâ kimin gözlerinden görme hassasını alırsa, ona karşılığını verir, sana ne verdi?" diye sordu. A'meş cevâbında dedi ki; "Allahü teâlâ, mükâfât olarak bana sıkıntı, ağırlık verenleri görmekten kurtardı." "Neden gözün yaşarır?" diye sorduklarında, A'meş: "Ağırlık veren ahmak kimselere bakmaktan yaşarır" diye cevâb vermiştir.
Sohbetlerinde buyurdu ki:
Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlardan biri, günlerce kardeşini göremez, sonra onunla karşılaştığında; "Nasılsın? Ne haldesin?" diye sorardı. Bu sorma laf olsun diye olmaz. Kardeşi, kendisinden malının yarısını istemiş olsa bile hemen verirdi. Şimdi öyle insanlar var ki, kardeşiyle her gün karşılaşsa bile; "Nasılsın? Ne hâldesin?" diye soruyor. Hattâ evdeki tavuklarını bile soruyor. Fakat kardeşi kendisinden bir dirhem istese vermiyor..."
"Halkın işi gücü fesâd olunca, şerliler başlarına geçer."
"Öldükten sonra beni kimseye sormayın, varın beni Rabbime sorun. Ve beni bir çukura atın. Cesedim o kadar kıymetsizdir ki, tek kişinin dahi peşinden gitmesine değmez."
"Nefsimi elimle tutabilseydim, parça parça doğrar, hayvanların önüne yem olarak atardım."
"Görmeden evlenmenin sonu, elem ve kederdir."
"Bir cenâze olduğunda, bizi öyle hüzün kaplar ki, kime tâziyede bulunacağımızı tanıyamaz hâle gelirdik."
"İçinizde Allahü teâlâya âsi olanlar, işledikleri o çirkin işlerin isli bir duman olup yüzlerine çökeceğinden, mahşer günü halkın önünde başlarına böyle bir hâl geleceğinden niçin korkmuyorlar?"
"Ramazan ayında yapılan ibâdetler, gelecek ramazana kadar, hac zamânında yapılan ibâdetler, gelecek hac zamânına kadar, cemâatle kılınan cumâ namazı gelecek cumâya kadar, cemâatle kılınan vakit namazı da ondan sonraki vakit namazına kadar işlenen günahlara keffârettir. Ama büyük günah işlememek şartıyla."