Allahü Teâlâ, Herkese, Tevekkülü Emreyledi!
Allahü teâlâ, herkese, tevekkülü emreylemiştir. (Tevekkül îmânın şartıdır) meâlindeki âyet-i kerîme, bu emrlerden biridir. Sûre-i Mâidede, (Eğer îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz!), sûre-i İmrânda, (Allahü teâlâ, tevekkül edenleri elbette sever), sûre-i Talâkda, (Bir kimse, Allahü teâlâya tevekkül ederse, Allahü teâlâ, ona kâfîdir), sûre-i Zümerde, (Allahü teâlâ, kuluna kâfî değil midir?) meâllerinde dahâ nice âyet-i kerîme vardır.
Resûlullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Ümmetimden bir kısmını, bana gösterdiler. Dağları, sahrâları doldurmuşlardı. Böyle çok olduklarına şaşırdım ve sevindim. Sevindin mi, dediler, evet dedim. Bunlardan ancak yetmişbin adedi hesapsız Cennete girer dediler. Bunlar hangileridir diye sordum. İşlerine sihir, büyü, dağlamak, fal karıştırmayıp, Allahü teâlâdan başkasına tevekkül ve itimat etmeyenlerdir buyuruldu.) Dineyenler arasında Ukâşe “radıyallahü anh” ayağa kalkıp, (Yâ Resûlallah! Dua buyur da, onlardan olayım) deyince, (Yâ Rabbî! Bunu onlardan eyle!) buyurdu. Biri kalkıp, aynı duayı isteyince, (Ukâşe senden çabuk davrandı) buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfte, (Allahü teâlâya tam tevekkül etseydiniz, kuşların rızkını verdiği gibi, size de gönderirdi. Kuşlar, sabâh mideleri boş, aç gider. Akşam mideleri dolmuş, doymuş olarak döner) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfte, (Bir kimse Allahü teâlâya sığınırsa, Allahü teâlâ, onun her işine yetişir. Hiç ummadığı yerden, ona rızık verir. Her kim, dünyâya güvenirse onu dünyâda bırakır) buyurdu.
İbrâhîm aleyhisselâmı mancınığa koyup, ateşe atarlarken (Hasbiyallah ve ni’melvekîl), yani (Bana Allahım yetişir. O iyi vekîl, yardımcıdır) dedi. Ateşe düşerken, Cebrâîl “aleyhisselâm” gelip, (Bir dileğin var mı?) dedi, (Var, amma sana değil) dedi. Böylece (Hasbiyallah) sözünün eri olduğunu gösterdi.