Bir gün, vaaz verdiği meclisine bir genç geldi. Sarhoş olup, kendinden geçmiş hâldeydi. Bir köşeye yığılıp kaldı. Muhammed bin İbrâhîm Sûsî o gencin bir beze sarılmasını ve kendi hâline bırakılmasını emretti. Genç sabaha doğru kendine geldi. “Bu ne hâldir? Ben buraya nasıl geldim? Beni bu beze kim sardı?” gibi, hayret ifâde eden sözler söyledi. Talebelerden bir tanesi o gencin yanına yaklaştı ve akşamki olanları anlattı. Kendisine, yapılan bu şefkatli ve merhametli muâmeleyi anlayan genç, bir anda değişti. Önceki hâline tövbe etti. Muhammed bin İbrâhîm Sûsî hazretlerinin sâdık talebelerinden oldu. Hocasının sohbetlerinde kısa zamanda yetişip, talebelerin en üstünlerinden oldu. Hocası vefât ettiği zaman, onun yerine geçti. Talebelere ders verip, onları yetiştirdi. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Yaptığı iyi amellerin, kendisini Allahü teâlâya kavuşturacağını zanneden, yolunu kaybetmiştir. Çünkü hadîs-i şerîfte (Ameli, kimseyi kurtaramaz) buyuruldu. O hâlde, korkulan şeylerden kurtaramayacağı bildirilen amelin, ümid edilene ulaştırması nasıl mümkün olur? Ama Allahü teâlânın lütuf ve ihsânına güvenenin, çok şeylere kavuşması ümit edilir.”
“Tasavvuf, çirkin ve aşağı olan her huydan çıkıp, güzel ve yüksek olan huylara girmek ve edebe riâyet etmektir.”
“İhlâs, âhıretteki nimet ve azâblara yakînen inanmanın alâmetidir, İbâdetlerdeki riya da, âhıretteki nimet ve azâblara inanmakta tereddüt olduğunun alâmetidir.”
"Allahü teâlânın rızâsı için bir kimseyi seviyorsan, dünyâlık konusunda, onunla münâsebetlerini (ilişkini) azalt."
"Ey fakir! Sen hak yolunda oyun çocuğu sayılırsın. Büyüklerin eteğini bırakma. Mayası bozuk kimselerle düşüp kalkarsan, izzet ve vekarını kaybedersin. O hâlde büyüklerin eteğine yapış. Talebeler, çocuktan daha âcizdir. Hocalar ise muhkem duvar gibidir. Yeni yürüyen çocuk, duvara tutunarak yürür. Sen de yeni yürüyen çocuk gibi, âlimlerin muhkem duvarına tutunarak yürü."
"Ey nefsim, hiç amelin olmadan, çalışmadan âhirette rahata kavuşmak istersin. Uzun uzun arzu ve isteklerin peşine düşüp, tövbeyi devamlı sonraya atıp, geciktiriyorsun.”