Âriflerin Allahü Teâlâdan Dileği
Bir zaman Mekke-i mükerremede yağmur yağmadı ve kuyular kurudu. Hacıların gelme zamânı da yaklaşmıştı. Havuzlar bomboş bir durumdaydı. Mekke şerifi de uzakta bulunuyordu. Şerif, hâkime bir mektup gönderip ne yapıp yapıp havuzlara su temin etmesini bildirdi. Hâkim, vakit dar olması sebebiyle bir şey yapamayıp âciz kaldı. Doğruca İbn-i Ayderûsi'ye geldi. Durumu bildirip yardım istedi. Ayderûsi ona; "Hizmetçinize birkaç koyun veriniz, o da fakirlere tasadduk etsin" buyurdu. Denileni yaptılar. Sabah olduğunda gökyüzü bulutlandı. Yağmur yağmaya başladı. Mekke sokaklarında seller aktı. Bütün kuyu ve havuzlar su ile doldu. Sohbetlerinde buyurdu ki:
"Her günah, dalgınlık ve şehvetin aslı, nefsini beğenmektir. Her tâat uyanıklık ve iffetin esası, nefsini beğenmemektir."
"Kendinde bulunan gizli ayıpları araştırman, bilmediğin gâip şeyleri araştırmandan daha iyidir."
"Allahü teâlâ, bâzılarını kendi hizmetinde bulundurur. Bâzılarına kendi muhabbetini verir. Her ikisine de imdâd-ı ilâhi gelmiştir. Bunlar, Rabbinin ihsânıdır. İsrâ sûresi 20. âyet-i kerimesinde meâlen; "Rabbinin ihsânı, hiç kimseden menedilmiş değildir" buyuruldu.
"Her sorulana cevap verenin, açıkça görülen her şeyi yorumlayanın, karşısındakilerin hâlini hesap etmeden her ilmi açıklayanın bu hareketleri, câhil olduğunu gösterir."
"Âhiret, mümin kullara mükâfat verme yeri olarak yapılmıştır. Çünkü bu dünyâ, onlara yapılacak ihsânlara müsâit değildir. Çünkü mümin kulların değeri, mükâfâtlarının fâni olan bir yerde verilmesinden üstündür."
"Amelinin semeresini dünyâda görmek, âhirette makbûl olmaya işârettir."
"Allahü teâlâ katındaki kadrini, değerini bilmek istersen, seni hangi işlerde bulundurduğuna dikkat et!"
"İhtiyâcı olmadığı hâlde bir kimseye tâati nasip eden Allahü teâlânın, bedene ve bâtına âit nimetlerde hiç eksiklik yapmayacağını bilmek lâzımdır."
"Âriflerin Allahü teâlâdan dileği, O'na hakiki kulluk yapabilmek ve Allahü teâlânın emirlerini yerine getirebilmektir."