Padişah sarayından Şeyhü'l islâmı seyrediyor kendi kendine: " Herhalde Şeyhülislâm aklını oynatmış olsa gerek, diyordu. Şeyhülislâm çuvala bir miktar toprak doldurdu ve sırtına alıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabi ki, kaldıramaz! Şeyhü'l İslâmın bu acaip halini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve: " Hocam, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun? diye sordu. Şeyhülislâmın istediği olmuştu: " Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı kaldıramayacağını biliyorsunuz da yarın huzur-u İlâhide o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı neye düşünemiyorsunuz? Sizin omuzunuz benim omuzlarımdan çok mu kuvvetli? diye konuşmaya başlayınca hükümdar hata ettiğini, hocanın kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı ve kadının arsasını gasbetmekten vazgeçti.