Bedreddîn Zerkeşî
Vahşi, Hamza'nın (radıyallahü anhüma) Bedir gazâsında öldürdüğü Tu'ayme'nin birâderinin oğlu olan Cübeyr bin Mut'imin kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok atmakta usta idi. Uhud gazâsında, Cübeyr buna, (Hamzâ'yı öldürürsen âzâd ol!) demişti. Hind de, babasının ve amcasının intikâmı için, Vahşi'ye mükâfât vadetmişti...
Hamza (radıyallahü anh) sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşi okunu atarak şehit etti. Sonra, ciğerini çıkarıp Hind'e götürdü. Hind sevinip ciğeri çiğnedi. Üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşi'ye verdi. Hind'in bu çirkin, canavarca işi, İslâm dinine olan düşmanlığından değil idi. Hamza, Bedir'de bunun babası Utbe ile amcası Şeybe'yi öldürmüştü. Bunların ve kardeşi Velid'in intikâmını almak için, bu işi yaptı.
Hicretin sekizinci yılında Mekke fethedildiği gün, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyş'in hepsini af buyurdu. Yalnız on kişinin adını söyleyip, bunları gören öldürsün buyurdu. Hind ile Vahşi, bunlar arasında idi. Vahşi, Mekke'den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine'de mescide gelip, selâm verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), selâmını aldı. Vahşi, (Yâ Resûlallah! Bir kimse Allaha ve Resûlüne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Resûlullahı canından çok sevici olarak, huzuruna gelse, bunun cezâsı nedir?) dedi. Resûlullah (Îman eden, pişman olan affolur. Bizim kardeşimiz olur) buyurdu. (Yâ Resûlallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allahü teâlâyı ve Onun Resûlünü her şeyden çok seviyorum. Ben Vahşi'yim) dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Vahşi adını işitince, Hamza'nın parçalanmış hâli gözünün önüne geldi. Ağlamaya başladı. (Git, seni gözüm görmesin!) buyurdu. Vahşi, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Eshâb-ı kirâm kılınca sarılmış işaret bekliyordu. Cebrâil aleyhisselâm geldi. Allahü teâlâ buyurdu ki: (Ey sevgili Peygamberim! O pişman oldu. Şimdi sana inandı. Ben affettim. Sen de affet!) Herkes, öldürün emrini beklerken, (Kardeşinizi çağırınız!) buyurdu. Kardeş sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Vahşiye (affolduğunu) müjde eyledi. (Fakat, seni görünce dayanamıyorum. Üzülüyorum. Bana görünme!) buyurdu. Resûlullahı üzmemek için, bir daha yanına gelmedi. Mahcûb, başı önünde yaşadı...