Beşiktaşlı Yahyâ Efendi
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimizin mübârek rûhundan feyiz almaya ermiş olan bir zât, bulunduğu yerden Ona teveccüh edince, Resûl-i ekrem efendimizin mübârek rûhu, Medine-i münevverede bulunan kabr-i saâdetinden, bu zâta feyiz verir. Bunun gibi, ehil olan, başarabilen de, evliyânın rûhlarından fâide görür. Rûhun bedendeki hâlinden başka hâlleri vardır. Mü'min öldükten sonra, rûhu, Refik-i a'lâ denilen mertebede bulunur. Bedene ilgisi de vardır. Bir kimse, mezârdaki bedene selâm verse, Refik-i a'lâda bulunan rûhu, bu kimseye selâm verir.
Evliyâyı ziyârete giden kimse, yolda hep onu düşünür. Ona teveccühü, her adımda artar. Mezâr başına gelip, toprağını görünce, hep onunla meşgûl olur. Teveccühü çok artar. Teveccühü arttıkça, ondan fâidesi de artar. Evet rûhlar için bir mâni, perde yoktur. Onlar için, her yer birdir. Fakat, dünyâda iken, yıllarca berâber bulunduğu ve âhirette sonsuz olarak berâber kalacağı beden, o topraktadır. Onun için, rûhun bu toprağa uğraması, nazarı ve te'alluku, bağlılığı, başka yerlere olandan dahâ çoktur.
TEVECCÜHÜ TAM OLUR!..
Bir kimse, kendi memleketinde iken, Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" rûhâniyyetine teveccüh ederse, fâide bulur. Fakat Medine-i münevvereye giderse, Resûlullahın rûhâniyyetinin, onun yolculuğundan ve yolda çekdiği zahmetlerden haberi olur. Oraya erişip, Ravda-i pâkini görünce, teveccühü tam olur. Fâidelenmesi de öyle çok olur ki, memleketinde iken olan fâide, onun yanında hiç kalır. Evliyâ-i kirâm, bu bildirdiğimizi kalbleri ile duyarak anlamaktadır.