Bilmemek Özür Değil Günâh Olur
İslâm âlimleri buyurdu ki: (Mükellef) olan, yani âkıl ve bâliğ olan, kadın, erkek her Müslümânın, [Allahü teâlâyı tanıması, bilmesi, yani] Allahü teâlânın sıfât-ı zâtiyyesini ve sıfât-ı sübûtiyyesini, doğru bilmesi ve inanması lâzımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özür olmaz. Bilmemek günâh olur. Ahmed oğlu Hâlid-i Bağdâdi'nin bu kitâbı yazması, başkalarına üstünlük ve bilgi satmak ve şöhret sâhibi olmak için değildir. Bir yâdigâr, bir hizmet bırakmak içindir. Allahü teâlâ, bu âciz olan Hâlid'e ve bütün Müslümânlara kendi kuvveti ile ve Resûlünün mubârek rûhunun yardımı ile imdâd eylesin! Âmin.
Allahü teâlânın (Sıfât-ı zâtiyyesi) altıdır. Bunlar: Vücûd, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefet-ün lil-havâdis ve Kıyâm-ü bi-nefsihi'dir. Vücûd, kendiliğinden var olmak demekdir. Kıdem, varlığının öncesi, başlangıcı olmamaktır. Bekâ, varlığı sonsuz olmaktır, hiç yok olmamaktır. Vahdâniyyet, hiçbir bakımdan şeriki, naziri, benzeri olmamaktır. Muhâlefet-ün lil-havâdis, hiçbir şeyinde, hiçbir mahlûka, hiçbir bakımdan benzemez demektir. Kıyâm-ü bi-nefsihi, varlığı kendindendir, hep var olması için, hiçbir şeye muhtâç değildir, demektir. Bu altı sıfatın hiçbiri, mahlûkların hiçbirinde yoktur. Bunların, mahlûklara hiçbir sûrette teallukları, bağlantıları da yoktur. Bazı âlimler, Vahdâniyyet ve Muhâlefet-ün lil-havâdisin aynı olduklarını söyleyerek, (sıfât-ı zâtiyye beştir) demişlerdir.
Allahü teâlâdan başka olan her şeye, (Mâ-sivâ) veyâ (Âlem) denir. Âlemlerin hepsi yok idi. Hepsini Allahü teâlâ yarattı. Âlemlerin hepsi, mümkindir ve hâdisdir. Yani, yok iken var olabilir ve var iken yok olabilirler ve yok iken var olmuşlardır. (Allahü teâlâ var idi. Hiçbir şey yok idi) hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir.