Bir Çanakkale Şehîdi Ali Çavuş
Top seslerini bastıran naralar!.."Çanakkale Harbi'nin devam ettiği günlerden birindeyiz. O gün akşama kadar süren savaş, üstünlüklerine rağmen yine zaferimiz ile neticelenmek üzereydi. Gözetleme yerinde muharebenin son safhasını heyecanla takip ediyordum. Mehmetçiklerin 'Allah Allah' nidaları ufku titretiyor, bu müthiş haykırışlar, top seslerini bile bastırıyor gibiydi...
Bir aralık yanımda bir ayak sesi duyar oldum. Geriye dönünce Ali Çavuş ile karşılaştım. Sapsarı olmuş yüzünde müthiş bir ıstırap okunuyordu. Daha neyin var demeye kalmadan, o her şeyi anlatmaya yetecek olan kolunu bana gösterdi. Dehşetle ürpermiştim. Sol kolu bileğinin dört parmak kadar yukarısından aldığı bir isabetle hemen hemen tamamen kopacak hale gelmişti ve elini yere düşmekten ancak zayıf bir deri parçası alıkoymakta idi...
"Kolumu kes kumandanım!"
Ali Çavuş dişlerini sıkarak ıstırabını yenmeye çalışıyordu. Sağ elindeki çakıyı bana uzattı:
-Şunu kesiver kumandanım! dedi.
Bu üç kelimelik cümle, öyle müthiş bir istek, öyle bir mecburiyet ifade ediyordu ki, gayri ihtiyari çakıyı aldım ve derinin ucunda sallanan eli koldan ayırdım. Bu tüyler ürperten vazifeyi yaparken de;
-Üzülme Ali Çavuş, Allah sağlık versin! diye moral vermeye çalışıyordum...
Çok geçmeden Ali Çavuş, yalnız elini değil, vatan uğruna fani vücudunu da feda etti. Gözlerini hayata yumarken de;
'Vatan sağ olsun! Allah imandan ayırmasın!.. Canım vatana feda olsun!..' cümlelerini tekrarlayarak son nefesini vermiş, etrafı küçük bir kan gölü haline gelmişti..."