Bir Hikmet Ehli Hasen-i Tüsterî
"İNSANLAR İKİ KISIMDIR""İnsanlar iki kısımdır. Birinci kısım, dünyâ ile uğraşanlar olup, onu imâr etmeye çalışır. Onun yolunun esâsı dünyâ ile uğraşmaktır. İkinci kısım insanlar ise, mana âlemi ile, manevi işlerle uğraşan kimseler olup, bunlar, matlûba (Allahü teâlâya) kavuşmak, O'nu taleb etmek (istemek) arzusuyla yanarlar. Bütün gayretleri bunun içindir."
"Mü'min kulların kalbleri, evliyânın kalblerinin gölgeleri altındadır. Evliyânın kalbleri, enbiyânın (peygamberlerin) kalblerinin gölgesi altındadır. Enbiyânın kalbleri de, Allahü teâlânın inâyet ve yardım nûrları altındadır."
"Amelin ve ilmin hâlis olanını iste! Hâlis niyetle Allahü teâlâya ibâdet ederken, insanlık hâli bazı kusurların olursa, onlar için de derhâl tövbe et!"
"Bir velide, iki çeşit nûr bulunur. Birincisi; rahmet ve şefkat nûru olup, bu nurla, evliyâlık yolunda bulunmaya müsâit olanları kendisine cezbeder, çeker. İkincisi ise; feyz, izzet ve kahr nûru olup, bu nurla da, Allah yolunda bulunmaktan uzak, taşkın kimseleri kendisinden uzaklaştırır."
"Kulun ilmi arttıkça, ilim talebi, daha çok öğrenmek arzu ve ihtiyâcı da artar. Himmeti de yükselir. Çünkü kişi, cehâlet hâlinde, sâdece ilim öğrenmeyi, daha çok ilim sâhibi olmayı ister ve buna kendisini çok muhtaç hisseder. İlmin çok dereceleri vardır. Onun sonu yoktur."
"YOKSA, BİZ SENİ NAKLEDERİZ!"
İbn-i Ebi'l-Ferec isminde birisi, kendisi için büyük bir kasr (köşk) yaptırmak istemişti. Kasrı bina edeceği yer, Hasen-i Tüsteri hazretlerinin kabrinin, dergâhının bulunduğu yerin yanı idi. Yapacağı binanın daha geniş ve rahat olması için Hasen-i Tüsteri'nin kabrini başka yere nakletmeye karar verdi ve bu düşüncesini mimarına söyledi. Mimar o gece rüyâsında, Hasen-i Tüsteri hazretlerini gördü. Hasen-i Tüsteri hazretleri ona; "İbn-i Ebi'l-Ferec'e söyle ve bizim kabrimizi nakletmeye kalkma! Aksi hâlde biz seni naklederiz" buyurdu. Mimâr, rüyâsını İbn-i Ebi'l-Ferec'e anlatınca; "Bunlar karışık rüyâlardır, tevili zordur. Bunlara itibâr olunmaz. Sen kabrin nakline başla!" dedi. Bu sırada yan tarafına bir nüzûl (felç) isâbet etti ve belini hiç doğrultamadı. Bu hâlde iken can verdi...