Bu Su Tulumunu Kaybeden Kimdir?
Ebû Süleymân Dârâni hazretleri, bir gün insanlara nasihat ediyordu, ileri gelen talebelerinden Ahmed bin Ebü'l Havari, hocasının nasihat ettiği meclise gelip, "Efendim, fırın ısındı. Bugün ne pişirmemizi emredersiniz?" diye sordu. Ebû Süleymân cevap vermedi. Talebesi aynı suâli birkaç defa tekrar edince, talebesine "Gidip, içine oturunuz!" buyurdu. Talebe, "Hocamın her sözü hikmetlidir. O, mademki böyle buyurdu. Onun dediği doğrudur" diyerek, gelip fırının içine girdi. Ebû Süleymân hazretleri, sohbet bittikten sonra etrâfındakilere "Derhal gidip, Ahmed'i fırından çıkarın!" buyurunca, yanındakiler hayretle "O, hakikaten dediğinizi yapmış, fırına girmiş midir?" dediler. Ebû Süleymân hazretleri "Elbette. O söz dinler. Nefsine uymaz. Bana muhalefet etmez" buyurdu. Oradakiler merakla fırına gelip, kapağı açtılar. Ahmed, hakikaten kızgın fırında oturmakta, bir kılı dahi yanmamış hâlde beklemekteydi.
Ebû Süleymân-ı Dârâni hazretlerinin talebesi Ahmed bin Ebü'l Havari şöyle anlatıyor:
Bir sene hocam ile beraber hacca gidiyorduk... Yolda su tulumunu düşürmüşüm. Su ihtiyâcımız oldu. Susuz kaldık.. Hocama dedim ki, "Efendim su tulumunu kaybettim." Ellerini açıp şöyle duâ etti: "Ey gaybları bilen ve sahiplerine iade eden, dalâlette olanları hidâyete erdiren Allahım! Kaybettiğimiz şeyi bizlere iade eyle." Duâsını bitirir bitirmez bir kimsenin, "Bu su tulumunu kaybeden kimdir?" diye seslendiğini duyduk. Tulumumuzu alıp yolumuza devam ettik.
Hazreti Ebû Süleymân şöyle anlattı: "Bir gece câmide ibâdet ediyordum, içerisi çok soğuktu. Öyle ki soğuğun şiddetinden duâ ederken bir elimi koynuma sokuyor diğer elimi semâya doğru açıyordum. Bu şekilde duâ etmek, beni fevkalâde rahatlatmıştı. Uyuduğumda bir ses; "Yâ Ebâ Süleymân! Duâ için kaldırdığın eline nasibini verdik. Diğerini de kaldırsaydın ona da nasibini verirdik" diyordu. Bunun üzerine kendi kendime, "Ne kadar soğuk olursa olsun, bir daha her iki elimi de semâya kaldırmadan duâ etmeyeceğim" diye söz verdim.