Buhârâlı Mehmed Efendi
"Bir kimse, terk edilmiş, unutulmuş bir sünneti meydâna çıkarırsa, yüz şehid sevâbı kazanır. Yâ bir farzı veyâ vâcibi meydâna çıkarmanın sevâbı ne kadar çok olur! O hâlde, namâzda, ta'dil-i erkâna dikkat etmelidir. Ya'ni, rükü'da ve secdelerde ve kavmede ve celsede tumâninet bulduktan, ya'ni her âzâ hareketsiz oldukdan sonra biraz durmalıdır ki, Hanefi âlimlerinin çoğu, buna vâcib demiştir. İmâm-ı Ebû Yûsüf ve imâm-ı Şâfi'i [ve Mâlik] ise, farz demişdir. Ba'zı Hanefi âlimleri de sünnet demişlerdir. Müslümânların çoğu, bunu yapmıyor. Bu bir ameli meydâna çıkarana, Allah yolunda harb edip cânını veren yüz şehid sevâbından çok sevâb verilir. Ahkâm-ı şer'ıyyeden hepsi de böyledir. Ya'ni helâl, harâm, mekrûh, farz, vâcib ve sünnetlerden birini öğretip, gereğini yaptıran, böyle sevâb kazanır...Bir kimseden sebepsiz, zor ile haksız olarak alınan bir kuruşu, sâhibine geri vermek, yüzlerle lira sadaka vermekten, kat kat dahâ sevâbdır. Bir kimse, Peygamberlerin yapdığı ibâdetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremeyeceği bildirilmiştir. Hülâsa, zâhiri, ya'ni bütün a'zâları ahkâm-ı şer'ıyyeyi yapmakla bezedikden sonra bâtına teveccüh etmeli, böylece, yapılan ameli gafletten uzak tutmalıdır. Kalbin imdâdı olmadan âzânın ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmakla bezenmesi çok güçtür. Âlimler, böyle olur, şöyle olmaz diye fetvâ verirler. Bunları yapmak ise, Allah adamlarının işidir.
DOĞRU YOLDAN SAPANLAR
Kalbin temizlenmesine, nûrlanmasına çalışmak, her âzânın, ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmasına sebep olur. Yalnız kalb ile uğraşıp, ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmayan mülhiddir. Doğru yoldan sapıktır. Böyle kimselerin kalblerinde ve rûhlarında bir şeyler hâsıl olması, istidrâcdır. Ya'ni, onları derece derece, yavaş yavaş Cehennemin derinliklerine indirirler. Kalbde ve rûhda hâsıl olan şeylerin doğru ve iyi olmasına alâmet, bütün âzâların ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmakla süslenmesidir. Doğru yol, kurtuluş yolu, işte budur! Allahü teâlâ, hepimizi bu doğru yoldan ayırmasın! Âmin."