"Allahü Teâlâ, emirlerinin yerine getirilmesini bize nasip ve müyesser eylesin. Bu hükümde bildirmek istediğim husus şudur;Rum diyarındaki şehir ve kasabalarda ve buraların köylerinde yaşayan Müslüman ahali, İslam dininin emir buyurduğu farzları yapıp sünnetlere riayet etmekte, Kelâm-ı Kadim'e ve Furkân-ı Mecid'e, yani Kur'ân-ı Kerim'e, Hadis-i Şeriflere uymakta gevşeklil gösterip muhalefet ederler imiş. Allahü teâlânın "Namazı ikame diniz" emrini çiğneyip "Namaz dinin direğidir. Onu dosdoğru kılan dinini ikame etmiş olur, terkeden dinini yıkmış olur." Hadis-i Şerifine uymayıp tuğyan yoluna sapanlar ve böylece mescid ve camileri viraneye ve harabeye döndürüp fısk ve fücur, yani günah işlenen yerleri mamur ederlermiş. Bu ve buna benzer haberler bize ulaşıyor. Eğer bunlar doğru ise, emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münker eylemek üzerime vacib olduğundan, ileri gelen bir adamımı bu iş için vazifelendirdim. O inceleyip takip edecek. Şöyle emreyledim ki; "Her kim namazı terk ederse, dövülmek ve mali cezaya çarptırılarak ta'zir edilmek meşru olduğundan, İslam dinini gereği, artık Rum diyarında namazını geçirenler tesbit edilip haklarından gelinsin. Halka namaz kılmaları tenbih edilip, kılmayanlarhakarete uğratılıp teşhir edilsin. Hiç kimse ne olursa olsun, bu icraata mani olmaya!.. Rum Sancak Beyleri ve Kadıları ve Subaşıları ve bunların emirlerindeki diğer memurlar, gönderdiğim vazifeliye bu hususta elbirlik edip yardımcı olalar. Böylece İslamiyetin yüce ahkamı, emri ve yasakları yerine getirmede gevşeklik ve tembelliğe asla meydan verileye. Öyle ki, mescidler dolacak, medreseler mamur edilecek ve Din-i İslam kuvvetlendirilmiş olacaktır. Böylece Müslümanlar refah, huzur ve saadet içinde olup, Padişahın devam-ı devletine ve kudretinin artmasına duacı olacaklardır. Bunu böyle bilesiniz. Alâmet-i Şerifeme (Tuğrama) itimat kılasınız."