Bütün Din Kardeşlerine Hizmet Etmelidir
Fakirlere ve bütün din kardeşlerine hizmet etmelidir. Câfer Huldî buyuruyor ki: "Büyüklerimiz, kendi nefisleri için değil, din kardeşlerine yardım için, çalışıp kazanmışlardır."
Muhammed Ebû Abdüllah bin Hafîf diyor ki: "Bir din kardeşim misafir geldi. Midesi bozuldu. Sabaha kadar, elimde leğen, ibrik ona hizmet ettim. Bir aralık, uyumuşum. Bana, 'Uyudun mu? Allah, seni kahretsin' dedi. Bunu işitenler, 'O sana beddua ederken, kalbin nasıl oldu?' dediklerinde, 'Allah sana rahmet etsin' demiş gibi geldi bana dedi..."
Ebû Ömer Züccâcî diyor ki: "Bir kimse, kavuşamadığı yüksek dereceden laf ederse, sözleri fitneye sebep olur. Bu dereceye yetişmesine mâni olur."
Mürşidin sohbetinde [yanında] edepli olmaya çalış! Ondan, ancak edebli olan, istifâde eder. (Tarîkatin esası, edebdir.) Edebi olmayan, Allahın rızasına kavuşamamıştır. Hülâsa, varlığı bırakıp, toprak gibi olup, büyüklerin hizmetine, sohbetine koşmalıdır. Yoksa, evliyânın sohbetine özenmemelidir. Fayda yerine zararlı olur. Sôfiyye-yi aliyye ile sohbet etmek isteyen, kendini, kalbini, malını, mülkünü düşünmemelidir. Bunları düşünen, maksadına kavuşamaz. Allahü teâlânın marifetini [rızasını], aramakta vakit kaçırma! Ebû Bekr-i Sıddîk buyurdu ki: "Allahü teâlânın marifeti [Onu tanımak], hiçbir sûretle tanınamayacağını anlamak demektir."
İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin, "Seni iyi tanıdım" sözü, "Anlaşılamayacağını iyi anladım" demektir. Tasavvuf, ızdırap çekmektir. Sükûn ve rahatlıkta, tasavvuf olmaz. Yâni, âşıkın mâşuku aramaya çalışması, çabalaması, mâşuktan başkası ile rahat etmemesi lâzımdır.
Mürîdin, Tevbe sûresi 118. âyetinde bildirilen, "Geniş olan yeryüzü, onlara dar olur. Kalbleri de, hiçbir şey ile rahat edemez oldu. Allahü teâlânın azâbından, ancak yine Ona sığınılacağını anladılar" sıfatta olması lâzımdır.
Allahü teâlâya olan aşk, bu dereceye varıp, yeryüzü daralır ve kararırsa, rahmet deryasının dalgalanarak, bu garîbe damlaması ile vahdet halvethânesine kabûl olunması umulur.