Büyük Müderris Ebû İshâk-ı Şîrâzî
"TEMYİZ REİSİ" OLMADI!..Büyük Şâfii âlimi ve Kâdı'l-kudât olan Ebû Abdullah Hüseyin bin Câfer bin Mâkûlâ, 1055 (H. 447) senesinde vefât edince, halife Kâim bi-emrillâh'ın görevlileri, Ebû İshâk-ı Şirâzi'ye gidip, halifenin kendisini Kâdı'l-kudât yâni "Temyiz Reisi" olarak tâyin etmek istediğini bildirdiklerinde râzı olmadı. Gelenler kabûle zorlamaya çalıştı. O, yine bu mesûliyeti ağır işten kaçındı. Gelenler, onun bu vazifeyi kabûl etmesine kadar ısrâr edilmesi husûsunda, halifeden kat'i tâlimât almışlardı. Isrâr çok olunca, Ebû İshâk, halifeye bir mektup yazarak; "Kendini helâk etmen, sana kâfi gelmedi mi? Hattâ kendinle berâber beni de mi helâk etmek istiyorsun?" dedi. Halife buna çok üzüldü ve "İşte âlimler böyle olmalıdır! Çok şükür, zamânımızda kendisine kâdılık vazifesi verilebilecek ve bundan yüz çeviren birisi var. O, bunu istemedi ve biz de affettik" dedi.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ve Melikşah'a vezirlik yapan Nizâm-ül-mülk, ilmi ve âlimleri çok severdi. Ebû İshâk'a da ayrı bir sevgisi vardı. Onun ders okutması için Bağdât'ta meşhur Nizâmiyye Medresesini inşâ ettirdi. Bu mübarek zat, vefâtına kadar bu medresede ders verip, ilme çok hizmet etti ve çok talebe yetiştirdi...
İTAATIN ŞEREFİ, İLMİN İZZETİ...
Ebû İshâk hazretleri, 1083 (H.476) senesinde Bağdât'ta Ebü'l-Muzaffer bin Reis-ür-Rüesâ'nın evinde vefât etti. Cenâzesini Ebü'l-Vefâ bin Ukayl el-Hanbeli yıkadı. Namazını Bâb-ül-Firdevs'te Ebü'l-Feth Muzaffer bin Reis-ür-Rüesâ kıldırdı. Bâb-ı İbrâz'da defnedildi. Vezir Tâc-ül-mülk, onun için bir türbe ve yanında bir medrese yaptırdı.
Ebû İshâk Şirâzi vefât ettikten sonra rüyâda beyaz elbiseler içinde ve başında tac olduğu halde görüldü. "Bu beyaz elbiseler nedir?" diye sorulunca o; "Bunlar Allahü teâlânın emirlerine itâatın şerefi" dedi. "Bu tâc nedir?" diye sorulunca; "Bu da ilmin izzeti" dedi.