Büyük Mutasavvıf Câfer Huzâ
"Ondan yükseğini görmedim"İmâm-ı Şibli hazretleri onun üstün hâllerini ve menkıbelerini anlatırdı. Bendâr bin Hüseyin de onun üstünlüğü hakkında; "Hal ve yaşayışta Câfer Huzâ'dan daha yüksek kimse görmedim" derdi...
Câfer Huzâ hazretleri, güzel ahlâk sâhibi olup, dünyâya meyletmezdi. Türlü nimetler içinde bulunduğu hâlde, Allahü teâlâyı anmaktan bir an geri kalmazdı. Hattâ onu nimetler içinde görenler hâl sâhibi bir veli olduğuna ihtimâl vermezlerdi...
Bir gün Müemmil-i Hasas, Ebû Abdullah Hanif'e dedi ki:
-Yürü git. Câfer Huzâ ne hâldedir bir öğren!
Ebû Abdullah Hanif gidip Câfer Huzâ'yı buldu. O, bir halı üzerinde oturmuş, etrâfı yastıklarla döşenmiş, sırtında Şiraz kumaşından elbise, başında takkesi olduğu halde güzel bir saraydaydı. Ebû Abdullah Hanif içeri girip selâm verdi. Onun selâmına cevap veren Câfer Huzâ, hâlini hâtırını sordu. Biraz sonra mutfak vazifelisi içeriye üzerinde türlü yiyecekler olan bir sini getirdi. Ebû Abdullah Hanif gitmek üzere müsaade istedi. Câfer Huzâ;
-Oturun birlikte yemek yiyelim, dedi.
Müemmil hayretini belirtti!
Ebû Abdullah Hanif oruçlu olduğunu bildirerek yanından ayrıldı. Müemmil'in yanına gidince ona;
-Câfer ne hâldedir? diye sordu.
Ebû Abdullah Hanif gördüklerini anlattı. Câfer Huzâ'nın böyle hâl içerisinde bulunacağına ihtimâl vermeyen Müemmil;
-Yâ Rabbi! Bize selâmet ve âfiyet ver, diyerek hayretini belirtti.
Câfer Huzâ'nın vefâtına yakın, yanına sûfi, derviş elbisesi giymiş biri geldi. O kimseye bakıp; "Bu tâifenin yâni tasavvuf ehlinin bâtını harâb olduğu zaman, zâhiri süslüdür. Zâhiri harâb olanların ise bâtınları güzeldir" buyurdu. 952 (H.341) senesinde vefât etti. Şirâz'da defnedildi.