Büyük Mutasavvıf Seyyid Cemâleddîn
Elindeki otlar altın oldu!Bir gün geçtiği bir yerde bulunan yabâni otlardan biraz kopardı. O otların, elinde ham gümüş olduğunu görünce hayret etti. Hâlbuki onun, böyle şeylerde gözü yoktu. "Ne kabahat işledim ki böyle oldu?" diye ağlayarak secdeye kapandı. Tövbe ve istigfâr etti. Sonra yolunu değiştirip, başka tarafa gitti. Bu defâ eline aldığı otların hâlis altın olduğunu görüp, sıkıntı ve üzüntüsü daha da arttı. Hemen hocası Cemâleddin'in yanına geldi. Yalvararak, bu hâlden kurtulmak istediğini, bunun için kendisine yardım etmesini istirhâm etti. İbrâhim Geylâni'nin anlattıklarını dikkatle dinleyen Seyyid Cemâleddin şöyle buyurdu:
"Bu öyle bir hâldir ki, tasavvuf yolunda ilerleyen sâliki, böyle şeylerle tecrübe ve imtihân ederler. Sen bu imtihanı kazandın. Bütün nebi ve velilerin rûhları ile birlikte, yerde ve gökte olan melekler ve bütün mahlûkât, sana Zâhid dediler ve nâmını da Şeyh Zâhid koydular."
Seyyid Cemâleddin, vefâtı yaklaştığında, İbrâhim Zâhid-i Geylâni'ye vasiyet edip buyurdu ki:
"Orası hizmet yerin olsun!"
"Vefâtımdan sonra, insanlara faydalı ve onların hidâyete kavuşmalarına vesile olmak maksadıyla, memleketinden tarafa git. Orada taşlık ve dağlık bir bölge görür ve dağ içinde bulunan bir vâdiye ulaşırsın. O vâdi sık ağaçlarla kaplıdır, içine girip yol almak mümkün değildir. O ağaçların yanına vardığında, selâm verirsin. Ağaçlar, hâl lisanları ile senin selâmına cevap verirler ve ikiye ayrılıp sana yol gösterirler. Orayı da geçtikten sonra karşılaştığın yer, senin hizmet yerin olsun!.."
İbrâhim Zâhid, bunları dikkatle dinleyip; "Baş üstüne" diye karşılık verdi ve hocasının vefâtından sonra, aynı târif edilen şekilde gitti. Her şey hocasının bildirdiği gibi oluyordu. Nihayet bildirilen yere vardı ve orada yerleşti. Burada uzun seneler insanlara faydalı oldu...