Büyük Velî Niyâzî-i Mısrî
ONU ÇEKEMEDİLER!..Niyâzi-i Mısri, Malatya'da, önce İslâmi ilimlere âit temel bilgileri, sonra da medrese tahsiline başlayıp tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerini öğrendi. Sonra Diyarbakır-Mardin yoluyla Bağdât'a gitti. Burada tahsilini tamamlayan Niyâzi-i Mısri, Kâhire'ye gitti. Câmi-ul-Ezher'de hem ders verdi hem de ilmini genişletti. 1646 senesinde Mısır'dan ayrılarak İstanbul'a gitti. İstanbul'da Sultanahmed Câmii civârında Sokullu Mehmed Paşa dergâhında ikâmet edip, uzun süre riyâzette kaldı. Sonra Uşak ve Afyon'da insanları doğru yola sevk etmeye çalıştı. Sonra da Bursa'ya gitti. Halkın isteği üzerine, Şeker Hoca Câmiinde cumâ geceleri vaaz verdi. 1669 senesinde Bursa'daki dergâhı yapıldı. Birçok ilim tâliblisi, ilim öğrenmek için dergâha koştular...
Rusya ile harb başlayınca, Sadrâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa, pâdişâh nâmına Niyâzi-i Mısri'yi Edirne'ye dâvet etti. Niyâzi-i Mısri üç yüz talebesi ile orduya katılmak için Edirne'ye gitti. Sonra tekrar Bursa'ya döndü. 1671 senesinde Kamaniçe seferinde ikinci defâ Edirne'ye gitti. Oradaki Eski Câmide vaaz ederken, yapılan muhârebenin millet ve devlet üzerindeki acı tesirlerini anlattı. Niyâzi-i Mısri hazretlerinin bu vaazı yanlış anlamalara sebep oldu. Kendisini çekemeyenlerin şikâyeti üzerine Rodos'a gönderildi. Dokuz ay sonra mecbûri ikâmet şartıyla Bursa'ya dönmesine izin verildi. Yine Bursa'daki vaazı sırasında bâzı konuşmaları sebebiyle Limni Adasına gönderildi. 1692 senesinde tekrar Edirne'ye gitti. Selimiye Câmiinde kaldı. Ziyâretine gelen kalabalık halka vaaz ve nasihat ederken, devlet işlerine dâir söylediği bâzı sözlerden dolayı tekrar Limni'ye gönderildi. Bir sene sonra da vefât etti.
"BİZİ GÖRMEK İSTEYENLER..."
Niyâzi-i Mısri, vefatından az önce Limni hapishanesinden bir talebesine şöyle bir mektup yazdı:
"Mısri'nin her şeyi yağma oldu. Ancak görünür bir cesedi kaldı. Mısri'yi şimdiden sonra görmek isteyenler, muhabbet ehli ise, gönülde arasın. Mârifet ehli ise, sözlerimizde arasın. Her ne kadar uzak isek de evvelce ikrârı olanlardan biz ayrı değiliz. Ne kadar yakın olsalar da inkârı olanlar bizi göremez. Hakiki âşinâlık ise gönülde olup uzak-yakın birdir. Doğru yolda olanlara selâm olsun."