Bir kimse, dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir tanesine bile inanmamış veya şüphe etmiş ise veya beğenmemiş ise îmanı gider. Kâfir olur. Cehennemde ebedî yanacaktır. Bir kimse, Kelime-i tevhîd söyleyip, bunun manasını kabul eder, Muhammed (aleyhisselam) Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmayanlar yanlıştır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, âhırete bu îman ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa Cehenneme girer. Ama, kalbinde zerre kadar îmanı olduğu için Cehennemde sonsuz kalmaz.
Îmanı olanlardan büyük günâh işleyen ve tövbe etmeden ölenlere gelince, Allahü teâlâ, bu günâhları isterse affeder, isterse günâhı temizleninceye kadar, Cehennemde azap eder. Cehennem azâbı ister sonsuz olsun, ister bir zaman olsun, küfür için ve küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir. Küfürden teberrî eden, kaçınan, îman sahiplerinin yaptıkları büyük günâhlar, yâ îmanları hürmetine, cenâb-ı Hakkın merhameti ile veya tövbe etmeleri ile veya şefaate kavuşmaları ile affolunur. Böyle affolmayanlar, dünya sıkıntıları ve dertleri ile veya son nefeste cân verirken, çekecekleri zahmetler ile temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse, bazıları kabir azâbı çekmekle affa kavuşur. Bazıları ise, kabir azâbı ve sıkıntıları ve kıyâmet gününün şiddetleri ile affolunup, günâhları biter ve Cehennem azâbı ile temizlenmeye lüzûm kalmaz. Nitekim, En'âm sûresi, seksenikinci âyetinde meâlen, (Îman edip de îmanlarını şirk ile bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emîndirler. Onlar için, bu korku yoktur) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, sözümüzün doğru olduğunu göstermektedir. Çünkü burada (Zulüm), şirk demektir. Her şeyin doğrusunu ancak Allahü teâlâ bilir. Fakat, hiç îmanı olmayanlara Muhammed aleyhisselâmın bir sözünü ve âdetini bile beğenmeyenlere af ve mağfiret yoktur ve küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azâbında sonsuz kalacaklardır.