Cennet'in Kapısında Yazılı Isimler.
Bir dersinde şunları anlattı:
İmâm-ı Rabbânî, müceddid-i elf-i sânî, Ahmed Fârûkî hazretlerinin (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî) kitabının birinci cüz'ü ikiyüzellibirinci mektûbun baş tarafında şöyle buyuruluyor:
Hazret-i Emîr'in (Ali “radıyallahü anh”) isminin, Cennet kapısının üzerinde yazılı olduğunu öğrenince, Şeyhayn hazretlerinin [yâni Ebû Bekr ile Ömer’in “radıyallahü anhüma”] Cennet kapısındaki husûsiyyet ve îtibarlarının nasıl olduğunu merak ettim. Anlamak için çok uğraştım. Nihâyet anladım ki, bu ümmetin Cennete girmeleri, bu iki büyük zâtın emri ve izni ile olacaktır. Sanki, Ebû Bekr “radıyallahü anh” Cennet kapısında durup, içeri girmeye izin verecek ve Ömer “radıyallahü anh” ellerinden tutarak içeri götürecektir. Bütün Cennetin, sanki Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” nûru ile dolu olduğunu hissediyorum...
Bu fakire göre, Şeyhayn hazretlerinin bütün Sahâbe-i kiram “radıyallahü anhüm” arasında ayrı bir şân ve üstünlükleri vardır. Başka hiçbirisi bunlara ortak değildir. Sıddîk “radıyallahü anh”, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve selem” ile sanki aynı bir evin sahibidir. Farkları, bir evin iki katı arasındaki fark gibidir. Fârûk da Ebû Bekr’e “radıyallahü anhüma”, tufeyl olarak bu devlethânede bulunmaktadır. Diğer Sahâbe-i kiramın “radıyallahü anhüm”, Server-i âleme yakınlıkları, sünnet-i seniyyesine [yâni İslâm dînine] uydukları kadar, mahalle komşusu veya hemşehri gibidirler. Bunlar, böyle olunca, sonra gelenlerin evliyâsı nerede kalır? Artık düşünmeli! O hâlde onlar, Şeyhaynın “radıyallahü anhüma” büyüklüğünden ne anlayabilirler? Her ikisinin büyüklüğü, o kadar çoktur ki, Peygamberler sırasındadırlar. Peygamberlik makamından başka, bütün üstünlüklerine mâliktirler. Nitekim, Peygamberimiz buyurdu ki:
(Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu.)