25 Şubat 1798'de Filistin'e girdi. Gazze şehrini süratle işgal etti. Sonra da Yafa şehrini yaktı. Burada Fransızlar çok zalimlik yaptılar. Sorgusuz-sualsiz on binlerce masum sivili katlettiler. Halbuki Napoleon Mısır'da sertlik yapmamıştı. Sadece altın ve mücevher topla mıştı. Çünkü orada halkı ve Osmanlı memurlarını kandırmaya uğraşıyordu.Yafa'da ise maskesini attı. Katliama başladı. Çünkü artık her yere kısa zamanda hakim olmak istiyordu. Onun için sert davranıyordu. Nihayet 19 Mart 1799 günü Akkâ kalesi önüne geldi. 29 yaşındaki bu Fransız Generali, sadece yenmek için yaratıldığını sanıyordu. 60.000 kişilik ordusuyla bu küçük Osmanlı kalesini çepeçevre kuşattı. General Kleber ve General Menu gibi en seçme Kurmay subayları yanındaydı.Akkâ kalesini ise, Cezzar Ahmed Paşa müdafaa ediyordu. Daha önce Osmanlı devletinde bir çok yerde valiliklerde bulunmuş olan Ahmed Paşa, son olarak Sayda Valiliği görevini sürdürüyordu. Daha çok Suriye civarındaki şehirlerde bulunmuştu. Bunlardan birinde, valinin yanında iken, asiler valiye saldırıp öldürdüler. Ahmed, velinimeti olan valiyi öldürenlerden intikam almaya yemin etti ve bunların yüz tanesinden fazlasını öldürdü. Bu hareketiyle halk arasında çok takdir topladı ve Suriye halkı ona "Cezzar", yani deve kasabı lakabını verdi.Napoleon, herşeye rağmen bu ihtiyar Osmanlı valisinin şöhretini duymuştu. Bu sefer hile yapmak istedi. Özel bir elçi ile Ahmed Paşa'ya mektup yolladı. Şöyle diyordu:"Ben ki, Fransa'nın ve İtalya'nın ve Malta'nın ve Dalmaçya'nın ve Venedik'in ve İyonya'nın ve Mısır'ın hakimi General Napoleon Bonaparte'ımKahire'den sonra Gazze, Yafa ve bütün Filistin'i ezerek Akkâ önüne geldim...Duydum ki sen, yaşlı bir Osmanlı kahramanı imişsin. Bir ihtiyarın geri kalan ömrü nü zehir etmek istemem. Şayet kaleyi teslim edersen, hayatının son günlerini, ibadet ve taat ile, huzur içinde geçirirsin. Aksi takdirde hatırlatmak isterim ki, şimdiye kadar askerlerim hiç mağlup edilmemiştir."Cezzar Ahmed Paşa, mektubu okuyan tercümanın elinden aldı ve buruşturup yere fırlattı. Fransız elçisi ne yapacağını şaşırdı. Fakat Gazilerin kılıçları keskindi.-Divitdaaar!..-Emret Paşa Baba!-Hele tiz gel... Şu delikanlı mektepliye bir cevapcağız yazalım...Divitdar (Katip) yetişti..-Yaz evlat!..."Biz ki, Allah'ın kemter kulu, Resulullah'ın zaif ümmeti, Zıllullah'ın en sonraki paşalarından bir neferiz. Buna rağmen yine deriz ki:Senin gibi kibirlilerin hasmı, Hazret-i Allah'tır. Çünkü kibriyâ ona mahsustur. Teslim teklifine gelince:O hususta çok geç kaldınız!. Çünkü 3 sabah önce namazlarımızı kılıp yemin ettik. 7' mizden 70'imize kadar kal'amızı müdaffaya kasem ettik. Taa ki Kanımızın son damlasına kadar. Şahsımıza gelince...Belki bilmezsiniz ama, bir Müslüman yeminini asla bozmaz. Sözünden dönmez, va'dini yerine getirir.Esiriniz veya misafiriniz olup, birkaç günlük ömrümüzü zillet içinde geçirmek tense, şerefle ölmeyi, şehadeti cana minnet biliriz.Allah'a hamdolsun. Yaşımız 80, lakin elimiz hâlâ kılıç tutar."Mektubu elçiye verip yolladı.Napoleon okurken, zaten incecik olan dudaklarını kanatırcasına ısırıyordu. Fakat zafere alışkın Fransız Generalleri, -Vive la France-Vive BonaparteDiye bağırarak, onu saldırmaya teşvik ediyorlardı.Hemen başlayan Fransız hücumları neticesiz kalıyordu. Her hücumda sayıları azalıyor, ölüleri çoğalıyordu. Şimdiye kadar hep ilerleyen bu macera ordusu ilk defa burada çakılıp kalmıştı. Mayıs'ta Nizam-ı Cedid askerleri de yetiştiler. Paris'in parlak askerleri pek şaşırdılar. Acele doğuya gitmek, Hindistan'a inmek isteyen Napoleon, 40 gün boyunca bu Osmanlı kalesini aşamadı. Belki yüzlerce hücumlar yaptılar.Binlerce ölü vermekten başka işe yaramadı. Daha ziyade kalenin Ali burcuna çullandılar, fakat nafile!..Artık Mayıs ayı bitmek üzereydi. Kavurucu çöl sıcakları bekleniyordu. Dâhi Bonaparte, dehâsına yakışır bir karar aldı:21 Mayıs 1799 gecesi, bütün top, silah ve malzemelerini toprağa gömdürdü. Sonra şu tarihi emrini verdi:-Geriye, marş!... marş!...Hedefiniz Mısır!..Kahraman (!) Fransız ordusu, sür'atle firara başladı. O kadar hızlı gidiyorlardı ki, yolda yaralı ve hastalarını bile öldürdüler. Çünkü kaçmalarını, o zavallılar geciktiryordu. Cezzar Ahmed Paşanın Mücahidleri ise, onları deve kovalar gibi kovaladılar. İşte bu kovalamaca sırasında, Fransa'nın dâhi çocuğu itiraf etti:-Akkâ'da durdurulmasaydım, bütün Doğuyu ele geçirebilirdim. Ancak, Türkler öldürülebilir, ama korkutulamazlar.Bu büyük zafer üzerine bütün Avrupa ayağa kalktı. Çünkü mağrur Bonaparte, ilk satırı ihtiyar bir "Deve Kasabı"ndan yedi ve o efsanevi yenilmez ünvanını kaybetti. Artık korkulu rüyaları haline gelen bu şımarık Fransız delikanlısını dize getirebildiler.