Ebû Dücâne “radıyallahü anh” anlatır: Yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdığımda odanın ortasında, siyah bir şeyin yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmağa başladı.
Hemen Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize gidip, anlattım. Buyurdu ki: “Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!”
Kalem ve kâğıt istedi. Ali’ye “radıyallahü anh” bir mektup yazdırdı. Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum...
Feryat eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki: “Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektupla, beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz.”
Ona dedim ki: Sahibimden izin almadıkça bu mektûbu kaldırmam!
Cin ağlamasından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “O mektubu kaldır. Yoksa, mektubun acısını, kıyâmete kadar çekerler.”
Enes bin Mâlik’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûl-i ekrem; “Sizden biriniz, beni; anasından, babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, kâmil bir îmânla îmân etmiş olmaz” buyurdu.
Ebî Ervâ (radıyallahü anh) diyor ki: Resûlullah ile oturuyorduk. Ebû Bekir ile Ömer (radıyallahü anhüma) geldiler. (Allahü teâlâya hamd olsun ki, beni bu ikisi ile kuvvetlendirdi) buyurdu.
Hazreti Ali (radıyallahü anh) Resûlullahı “Ümmetimden bazı kimseler meydana çıkacak, Eshâbımı kötüleyeceklerdir. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır” buyururken işittiğini rivâyet etti.
Atâ bin Yesâr’ın (radıyallahü anh) Resûlullah’tan bildirdiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Kırk dirhemi veya bu değerde malı olduğu hâlde, dilencilik eden kimse, dilenmekte ısrar etmiş, günaha girmiş olur.” Yine Atâ bin Yesâr’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte “İnsanların en iyisi, borcunu en iyi şekilde ödeyenlerdir” buyuruldu.